Bazı insanlara ikinci sınıf muamele
yapmak, size hiçbir şekilde birinci sınıf
bir sonuç kazandırmayacaktır.
2010 yılında bir kitap yazmaya başlamıştım. Adı “ KURUMSAL KABİLE.” Kitabın ilk sayfasında Kabilenin Ata’sının Kızılderililerine yazdığı mektup var. Kabile Kızılderililerinin “ Kabilenin Ulu Atasına” yazdıkları cevabi mektup ise ( Mayıs 2013 ) 225 sayfalık kitabın son sayfalarında yer alıyor. Bu mektupta Kızılderililer bulutlar üzerinde at koşturan büyük şefe Kurumsal Kabilede vaziyetin durumunun ne merkezde olduğunu anlatmışlar. İşte o mektup. Kitap AZ SONRA.
Kurumsal Kabilenin Ulu Atası,
Büyük Şef Seattle,
Sağlığında biz kabilede değildik.Sen bulutlar üzerinde at koşturmaya başladıktan sonra kabileli olduk. Bizi tanımazsın. Artık, kabilede kimse kimseyi tanımıyor. Gelen biraz durup göçüyor. Gitmeyeni de Oturan Boğa ve Uyuyan Göl ve Şaman başka otlaklara sürüyorlar.
İnanırmısın bilmem ama, Cheyenne kabilesinin kökünü kurutan, Tüm kızılderilileri öldürüp kabileyi ortadan kaldıran uzun saçlı beyaz adam “ General Custer’in” düşmanlığı bile artık bizi korkutmuyor. Neden korkalım ki; Alıştık artık. Bizim kabilede sanki herkes birbirine düşman. Belli etmeselerde kimse kimseyi sevmiyor.
Minik prensesiniz Uyuyan Göl büyüdü artık. Kabilede söz sahibi oldu.
Tüm tanıdıkları, ahbap ve arkadaşları ile on rakımlı tepe’ de oturuyorlar, hep birlikte.
Tam tam fısıltılarına göre hep beraberce yönetiyorlar kabileyi. Prensesin duman püskürten demir at gibi. O önden gidiyor, arkasındakiler onu takip ediyor.
Yüce Prensin Oturan Boğa ise bu günlerde fazla ortada değil. Şimdilerde,Tamtam’ın ne söylediğine değil, haberi gönderenin vuruşlarına ve kendisine ulaşan sesin ritmine bakıyor.Değerlendirmeyi ise, okun yapıldığı ağacın cinsine bakarak yapıyor.
Hatırlarsan bir ara iki kardeş birbiri ile yetinmemiş ve illaki üçüncü bir kardeş daha istemişlerdi. Öz kardeş gibi olamadı tabii ama, kendilerine göre bulmuşlardı bir tane, Onun mızrağının ucu çok sivriydi. Battı bir yerlerine ve vazgeçtiler. Kurtulduk dediler. Çok sevindiler. Şimdi ise yeni bir kardeş daha edindiler. Kızılderililer anlamasın diye ona “Reis Yarısı” unvanını verip fazlaca tüylendirdiler başını. Hem reis yarısı, hemde Kabilenin Büyücü Şamanı. Keşke bulutlara çıkmadan önce bu canlarına bir kardeş daha düşünseydin.
Prens ve prensesin kendilerine yakın olanları on rakımlı tepedeki otlakta topladılar. Hatırlarsınız, sen bulutlar üzerine çıkmadan önce de vardı bu tepe. Bir farkla, bu tepede şimdi oturanlar Kızılderililerine her anlamda yukarıdan bakıyorlar. Ama hiç bir şeyi gördükleri yok.
Bir notunuzu okumuştum. Sizin el yazınla bizon postu üzerine yazılmış.”Kızılderililerin aç yatıyorsa, o gece sen de uyuma “ vb.. bir şey diyordun minik prensesine. Bu yazı uyuyan Göl’ün sırça çadırında duruyor, durmasına da gözleri ve kalbi onu görmüyor belli ki. Evet, konu açlıksa, kabiledekiler aç değiller herhalde . Her gün Kurutulmuş et yemeselerde karınlarını doyuruyorlar. Kabilede; Aylık kuru et, ateş suyu dağıtımı zamanında yapılıyor. Onu hiç sektirmiyorlar.
En büyük derdimiz o ki; Kızılderililerinin insan olduklarını unuttular ve de unutturdular yokluğunda. Onlardan en büyük şikâyet, savaşçı Kızılderililere hiç değer vermemeleri. Tabii hak ettiklerini de.Yan kabilelerdeki tüm kızıderililer, kurumsal Kabiledekilerden daha iyi yaşıyorlar. Daha fazla et, daha fazla bizon derisi vb….
Saygıdeğer Gök Anayı soracak olursanız o tüm Kızılderililer için yine saygıdeğer. Ama olanla, bitenle ilgili değil. Gök Anayı merak etme sen. Oturan Boğa’da Uyuyan Göl’ de ona iyi bakıyorlar. Bundan ötürü bizler de mutluyuz.
Ne Uyuyan Göl ne de Oturan Boğa için hiçbir kızılderili Ulu Manitudan kötülük dilemiyor. Kızılderililer, bu denli büyük bir kabileye ekmek, kuru et, ateş suyu ve bizon derisi verenlerin her şeye rağmen saygıdeğer olduğuna inanıyorlar. Onun içi prensine, Kızılderili aleminin büyük şeflerinden biri olan ( Sitting Bull ) Oturan Boğanın adını verdiler. Verdikleri bu ismi geri alacaklar almasına da, olmuyor işte.
Sen Otlaklarda at koştururken Kızılderililerin, Kurumsal Kabilenin Şamanı için düşüncelerini dumanla gökyüzüne yazarak seni iyice mutsuz kılmak istemediler.Totemin önünde yakılan bir gece ateşi etrafında, saygıdeğer Gök Ananın bile “Bu yapışık yüzünden kızımla rahat rahat, yalnız konuşamıyorum,” dediğini konuşuyor Kızılderililer. Bunu duyan var. O nakletmiş. Sence Gök Ana bunu Uyuyan Göl’ e de söylüyormudur?
Çok kez; Şaman Dağ Yılanının ıslahını diledik dilemesine de, Yüce Manitu “Kurumsal Kabilenin Şamanı” ile ben ilgilenmiyorum dedi. Onu Kızılderili aleminin en büyük korku büyücüne havale etti. Büyücü buyurdu ki o ( ** ) Tano’ da yanmanın korkusunu yaşatsın. Aslında ne demek istediğini anlamadık ama “bekleyin göreceksiniz” buyurdu. Bilesin ki; Kızılderililer artık Şaman’a kızmıyorlar yaptıkları için. Uyuyan Göl’ün nasıl oluyorda bu kadar derin uykuda olduğunu düşünüp ona kızıyorlar. Bunu söylediğimiz için bağışla. Bu şaman çok beddua aldı. Bu beddualarla nasıl yaşanır onu biz bilmeyiz.
Şef Oturan Boğaya yan kabilenin büyücüsü bunları anlatmış. Ama onunda yapacak bir şeyi yokmuş. “Denge” meselesi gibi iki kelime söylemiş. Denge dedikleri her ne ise, beyaz adam işi bir büyü galiba.
Geçenlerde kafaları çok tüylü yabancı şefler geldi kabileye.
Hani Büyük “Cherokee” kabilesi var ya, onların temsilcileriymiş gelenler. Bilmem kaç bizon derisi, bir o kadar ateş suyu, battaniye ve sarı toz vermişler bizim kabileye. Bundan böyle beraber yiyecek, uyuyacak ve Kurumsal Kabile otlağında birlikte avlanacakmışız. Utanıyoruz sana söylemeye ama şimdi, Kurumsal Kabile kızılderililerinin tüm ümidi önlarda. Yeni gelenler canlarından ve bu Şaman’dan bizi korur mu? diye düşünüyor çoğunluğu. Sana ilettiğimiz en kötü haber bu. Pek yakışmadı üzdük seni bunu da biliyoruz. Ama maalesef durumun vaziyeti bu merkezde. Haberin olsun istedik. Otlaktan dışlanan kızılderililere “Cherokee’ler böyle istedi” diyorlarsa da, kimse bu çatallı sözlere inanmadı. Onlar bizi tanımaz ki.
Çok sene önce kurduğun Kurumsal Kabilen işte bu durumda. Senin kızılderililerinin, senin canlarına güveni kalmadı artık. Gerisi boş. Ne desek boş.
Senden bir isteğimiz var Ulu Atamız.
Oturan Boğa ile Uyuyan Göl’ün ve de kudretli Kabile Şamanının rüyalarına gir bu gece. Onlara ve de Şaman’a Ulu Manitu’ nun, Kızılderililere yaptıklarının acısını kendileri dışında yakınlarından ve sevdiklerinden de çıkartabileceğini örnekler vererek anlat. Aslında nereye baksalar bir örnek göreceklerdir. Biraz düşünerek, aynaya bile baksalar olur. Ama, yine de sen söyle onlara Kızılderililer Manitunun otlaklarında yapılan her türlü kötülüğün bir geri dönüşümünün olduğunu iyi bilirler. Bunlar beyaz adamın otlaklarında yetiştiler ya, Manitudan korkmuyorlar, Gök Ana’dan çekinmiyorlar belki sen rüyalarına girip anlatınca bundan korkarlar. Kim bilir?
Vira- Koça ( *** ) sen Atacama’da ( ** ) huzur için de uyu ve bizi düşünme. Seni her zaman saygı ile anıyor ve çok arıyoruz. Gök Ana ve senin için her gün totem dansı yaparak Ulu Manituya dua ediyoruz. Kızılderililerin Kurtuluşu için tek ümit bu.
Kabilede İyi bir şey olursa, sana yine yazarız ama, ümit yok. Biz, bu otlaklarda daha ne kadar at
koştururuz bilmiyoruz.. Sen yine de arada bir aşağılara bak ve ses ver. Belki duyarlar. Vakıa bizimkiler ( ****) kurtların ulumalarını bile duymuyorlar ama, bizim de ümidimiz, belki Cherokee’ler duyar. Kimbilir?
Kurumsal Kabilenin Kızılderilileri
Mayıs 2013
( **) Tano : Cehennem.
(*) Atacama: Ata mezarlığı.
(***) Vira-Koça: Soylu, Ak Bilge.
(****) Kurt Uluması: Büyük tehlike işareti.
Yorumlar Tüm Yorumlar (31)