Evet, 3 gün sonra 2020’ den kurtuluyoruz. Hep birlikte temenni edelim ki gelen gideni aratmasın. Yeni yıla girerken de uzun bir süredir uygulanan tedbirler nedeni ile sevdiklerimizle yine bir araya gelemeyeceğiz Ne demişler.“ Benim ömrümde ırmaklar vardır sularında hayallerimi yüzdürdüğüm, benim hayallerimde sevdiklerim vardır yeni yıla ayrı girerken üzüldüğüm.” Hepinizi çok seviyorum
Bu yazı 01 Ocak Gününden önce yayınlanacak. Yayın tarihine bakarsak 2020’nin son yazısı olup 2021’in ilk günü AirportHaber ‘deki köşemde yine bu yazı yer alacak. Bu nedenle 2021’in ilk yazısı diyebiliriz. Ve de yeni yılın ilk yazısında insanın içinden pembe zemin üzerine bir şeyler yazmak geçiyor. Ne ortamda ne de sektörümüzde İç açacak açık renkli bir konu yok gibi. Her ne kadar karamsar olmanın âlemi yoksa da yine de gülümsetecek bir şeyler bulup onları açık renk bir zeminin üzerine oturtup sizlerle paylaşmak en iyisi galiba. Aşağıdaki resimlerdekileri. Bir anlamda onlar fıkraların, yazının konu başlıkları sayılır. Benim gibi çok kimse var mı bilmem. Ama ben huniyi taktım kafama. Dolayısı ile her şeye rağmen gülümseyebiliyorum. Evet; Mizah ( M ) Vitamini: Mizahı sevmek, mizah yapmayı bilmek, insan ömrüne ömür katar. Olaylara mizahi bir bakış ile yaklaşarak gülmenin, zihnimiz, ruhumuz, beynimiz için çok önemli olduğu artık bilinen gerçek. Olumsuz duygular bağışıklık sistemini zayıf düşürürken, olumlu duygular ise bağışıklık sistemini güçlendirir. İşte mizahla yaşamak bunun için sağlıktır. Bedensel gerilimi ve stresi yok eder, Üzüntü ve sıkıntıya karşı bir panzehirdir. Bu yılbaşı da bunu deneyelim.
Fıkra Değil Ama Fıkra Gibi. Konusu Güncel. Aşı.
Evet, geldi, gelmedi yakındır gelecek. Ne mi? Covid 19 aşısı. Gecikti diye herkes ilgililere sitem ediyor. Herkes aşıyı bekliyor ama bir taraftan da aşı olmayacağım diyenler hayli fazla. Elazığ’ da söylenen bir söz var. Bu duruma çok uygun. “ Düğün çağırırlarsa gitmeyek, çağırmazlarsa küsek. “ Aşının gelmesinden ( hoş daha gelmedi ya ) memnun muyuz anlayamadım. Her kafadan değişik bir ses çıkıyor. Hem gelince aşı olmayalım diyenler var, hem de hem de bu insanların bazıları aşı geç kaldı diye söyleniyorlar. Elazığlıların düğün daveti hesabı.
Nedendir bilmem Delilerle ilgili fıkraları her zaman sevmişimdir. Normal geçinenlerin huni takmış olması bunun nedeni olabilir mi?
Akıl hastanesinde deliler bir araya gelip kaçış planı yaparlar. Grubun elebaşı diğerlerine planı anlatır. Büyük bir kütük bulup önce 1. kapıyı sonra 2. Kapıyı ve en sonunda da 3. Kapıyı kırıp dışarı çıkacağız. Sonra herkes başının çaresine bakacak. Sabah olunca buldukları kütükle ilk önce birinci kapıyı kırarlar.2. kapıya koşup onu da kırdıktan sonra 3. Kapıya yönelirler. Bir de bakarlar ki 3 kapı açık. Elebaşları gruba bağırır. Arkadaşlar yaptığımız plan bozuldu. Geri dönün.
Emeklilerin Konu Olduğu Fıkralar Çok Yer Tutuyor. Hele Siyasilerle Birleşince
İki emekli parkta güvercinlere yem atarak vakit geçirirlerken sohbet ediyorlarmış. Şu güvercinlere ne zaman yem atsam aklıma hep siyasetçilerimiz geliyor. Diğeri yemlemeyi sürdürürken sorar. Neden ki? Yer de dolaşırken elimizden yiyorlar. Havalanınca ve de karınları doyunca kafamıza sıçıyorlar da ondan.
Bütün Avukatlar Bizim Tarafta.
Bir mühendis ölmüş ve büyük bir yanlışlık sonucunda cehenneme atılmış. Cehennemin konforundan hoşnut kalmayan mühendis bir takım iyileştirmeler yapmaya başlamış. Kısa bir süre sonra cehennem, klimalı odaları, otomatik tuvaletleri, asansörleri, içecek otomatları ve diğer lüksleri ile bayağı rahat bir yer haline gelmiş. Bu arada mühendisin de iyice tanınıp sevildiğini söylemeye gerek yok. Derken, günün birinde Cennet Meleği, şeytanı aramış:-"Selam, cehennemde işler nasıl gidiyor? Neler yapıyorsunuz?" Şeytan, memnun mesut gülümsemiş: "Ohoo Biz burada çok iyiyiz. Bir mühendis düştü buraya ki sorma gitsin. İnanılmaz lüks ve konforlu bir yer yaptı bizim orayı. Bir görsen, tuvaletlerimiz otomatik, kola makinemiz bile var." Melek şaşırır:-"Nee Mühendis mi dedin? O adamın burada olması gerekirdi. Çabuk onu buraya gönderin!" Şeytan: "Mümkünü yok! Kadromda bir mühendisin olmasından çok memnunum ve onu burada tutacağım!" diye çıkışmış. Cennet Meleği sinirle bağırmış: “Onu çabuk buraya gönder, yoksa seni dava ederim!" Şeytan katıla katıla gülerken şunları söylemiş: “Yok yaa! Nasıl yapacaksın bunu? Bütün Avukatlar bizim tarafta!"
Berberin Meraklı Müşterisi
Adamın biri berbere gelir ve şöyle bakındıktan sonra, sırada kaç kişi var diye sorar? Beş kişi abi! Diye yanıtlar berber. Şöyle bir saat sonra gelseniz. Tamam, der ve gider adam. İkinci gün aynı adam tekrar kapıda belirir ve sırada kaç kişi var diye sorar. Berber, abi dört kişi der. Şöyle kırk beş dakika gibi. Üçüncü gün aynı adam yine gelir. Yine sırada kaç kişi olduğunu sorunca bizim berber iyice şüphelenir.. Yahu der kendi kendine. Bu adam üç gündür gelip sırada kaç kişi olduğunu soruyor ama tıraşa da gelmiyor. Adama cevabını verip gönderdikten sonra da çırağına dönüp, oğlum şu adamı bir takip et bakalım nereye gidiyor, der. Hadi çabuk ol ama sağda, solda da eylenme, tamam mı? Çırak hemen dükkândan fırlar ve yaklaşık on beş dakika kadar sonra da soluk soluğa döner:- Ustam, ustam...- Ne soluklanıyon öyle? Söyle bakalım adamın nereye gittiğini gördün mü? Gördüm Ustam Nereye gitti? Adam senin eve gitti, ustam.(?)
Yoksa Titanic Yanmış mıydı?
Amerika’da bir zenci pasaportunu kaybetmiş. Aksilik bu ya, tam da Türkiye’ye geleceği gün. Neredeyse uçağı kaçıracak. Ne yapacağını kara kara düşünürken bir pasaport bulmasın mı? Hemen almış yerden bir de bakmış ki Leonardo Di Caprio’ nun pasaportu. “ ne olursa olsun “ diye düşünmüş ve de şansını denemeğe karar Polisi kim olabilir sizce? Tabii ki Temel. Görevli emniyet mensubu eline pasaportu almış önce yolcunun ismine sonra da resmine bakmış. Bilgisayarda çıkan Leonardo’ nun resmine bakmış, sarışın bir adam. Yolcuya bir kez daha bakmış. Bir zenci. Bir daha bakmış. Evet. Karşısındaki bir zenci. Temel yan kontuardaki pasaport görevlisine seslenir. Ula İdris hatırlaymisun bu Titanic batmışmıydı, yoksa yanmış muydu?
Zamparalığın Sonu
Karı koca Kahvaltı yaparken, kadın bir anda kocasının kafasına tavayı geçirir. Adam deli misin? Neden vurdun kafama diye sorar. Kadın makineye pantolonunu atarken cebinden Birsen yazılı bir kâğıt çıktı. Adamın cevabı kadını sakinleştirmişti. Aşk olsun hayatım. Birsen geçen gün bahis oynadığımız atın adıydı. Sen ne zannettin ki, inanamıyorum sana. Kadın sarılır kocasına. Tamam canım, özür dilerim Acıdı mı? Üç gün sonra, akşam yemeğinde kadın mutfakta bulunan en büyük tencereyi kocasının kafasına geçirir. Öyle vurur ki, adam baygınlık geçirir. Kendisine gelmesi bir saati bulur. Ve de karısına sorar. Bu kez neden vurdun ki? Bu gün at seni aradı J
Meslekteki İlk Gün
Meslekte ilk günü olan şoför arabasına ilk müşterisini alır. Bir süre gittikten sonra müşteri şoföre bir şey sormak için arkadan uzanır ve hafiften omuzuna dokunur. Omuzuna dokunulması ile şoför bağırarak çığlık atan ve direksiyon hâkimiyetini kaybederek kaldırıma çıkar ve duvara çarparak durur. Arkaya müşteriye dönerek bir daha bunu yaparsan gözünü patlatırım diye bağırır. Müşteri bu kadar küçük bir dokunmanın sizi bu kadar korkutacağını düşünemedim. Özür dilerim der. Şoför yola devam eder. Bir süre sonra kendisini iyice toparlamıştır. Ve de müşterisine “ Haklısınız. Sizin bir kabahatiniz yok. Bu gün benim taksicilikteki ilk günüm. 25 senedir cenaze arabasında şoförlük yapıyordum. O işten de daha dün ayrılmıştım.
Günün En Büyük Gücü.
Fıkra bu ya Büyük İskender, Sezar ve Napolyon, Stalin döneminde bir 1 Mayıs günü Moskova’nın Kızıl Meydanı’ndaki geçit törenini şeref tribününden izlemekteymişler. İskender tanklara bakarak, hayranlıkla mırıldanmış: Bu savaş arabaları bende de olsaydı, bütün dünyayı fethederdim. Sezar, füzelere takılmış: Bu müthiş oklar ben de olsaydı, tüm dünya ayaklarımın altında olurdu. O sırada Napolyon bütün bunlara ilgisiz, merakla Pravda ve Iskra gazetelerini inceliyormuş, hayıfla başını sallamış: Bu medya bende de olsaydı bütün dünyayı Rusya seferinin bir zafer olduğuna inandırabilirdim.
Harvard Mezunu Kızılderili reisi ve Meteoroloji
Kızılderili reisi, oğlunu Harvard Üniversitesine göndermeye karar verir. Oğlu gayet başarılı bir şekilde Harvard’ı bitirir ve döner. Oğluyla gurur duyan kabile reisi, oğluna kendisi sağ olmasına rağmen kabileyi daha ileri götüreceğini düşünerek oğlunun kabilenin başına geçmesini emreder.
Kabilenin başına geçen Harvard’ lı yeni Reis başlar çalışmaya. Kabile hakkında bilimsel analizler yapar, raporlar ve planlar hazırlar. Kabilenin kışlık odun ihtiyacının sağlanması için yaptığı ölçme değerlendirme raporuna göre, haftanın bir günü odun toplanması yeterlidir.
Haftayı günlere ayıran ve her gün ne iş yapılacağını belirleyen Reis, kabileye emir verir. Haftada bir gün odun toplanmaya başlanır. Birkaç hafta sonra tedbir için meteorolojiden de kışın nasıl geçeceğini öğrenmek ister. Meteorolojiden kışın nasıl geçeceğini sorar. Meteorolojidekiler, hava şartlarının birden değişeceğini ve bu kışın önceki yıllara göre ağır geçeceğini söyler.
Reis, raporlarını revize eder ve kabilesine iki gün odun toplamaları için emir verir. Kabile haftada iki gün odun toplar. Reis bir hafta sonra yine meteorolojiye kışın nasıl geçeceğini sorar. Meteoroloji yetkileri kışın umulandan ağır geçeceğini söyleyince reis odun toplamayı üç güne çıkarır. Reis sonraki hafta yine meteorolojiyi arar. Meteorolojiden son yılların en ağır kışının geçeceğini öğrenince odun toplamayı haftada dört güne çıkarır. Yeni kabile reisi bir sonraki hafta son elli yılın kışı olacağını, kutup soğuklarının geleceğini meteorolojiden öğrenince, kabilesine haftada beş gün odun toplamayı emreder
Reis bilimsel verilere güvenir. Durumu meteorolojiye yine sorar. Cevap son yüzyılın en ağır kışının yaklaştığı şeklindedir. Kabilesi odun toplamaktan bitap düşse de Harvard’ lı reis odun toplamayı altı güne çıkarır.
Kızılderililer yeri göğü odunla doldurmuştur ama Reis yine de meteorolojiye sorar. Meteoroloji yetkilileri Kabile Reisinin sesini duyunca “Dünyada yeni bir buzul çağı başlayacak. Durum o kadar vahim…” der. Harvard mezunu Reis sorar: “Emin misiniz, hangi verilere, sonuçlara göre cevap veriyorsunuz?” Cevap şöyledir: “Görmüyor musunuz kaç zamandır Kızılderililer çalışıyor. Öyle bir odun topluyorlar ki durum çok kötü olacak demektir.
Aman Dikkatli Olun
NASA, 1966 yılı civarında aya gidecek Apollo astronotlarını eğitmek için Kızılderili rezervasyonu sınırlarında bulunan ve ortamı ay yüzeyine çok benzeyen Tuba City e götürmüş. Astronotlar çalışmaya başlamış. Acayip görünümlü kamyonların arasında sadece 2 uzay giysili astronot görünüyormuş uzaktan. Yakınlarda da yaşlı bir Navajo çobanı ile oğlu koyun otlatıyormuş. E iki astronot dikkatlerini çekmiş izlemeye başlamışlar. Bu arada da bazı Nasa personeli onları fark etmiş ve yanlarına gelmiş. Çoban İngilizce bilmediği için oğlu aracılığıyla o iki acayip adamın ne olduğunu sormuş. Nasa personeli de "O adamlar aya gidecek astronotlar, eğitim yapıyorlar" deyince Çoban çok heyecanlanmış ve astronotlarla aya bir mesaj yollaması mümkün mü diye sordurmuş oğluna. Nasa personeli bunun çok orijinal bir şey olacağını düşünüp bir koşu teyp getirmişler ve adamın mesajını Navajo’ ca teybe kaydetmişler. Mesaj kaydı bitince Nasa personeli çocuktan babasının mesajını tercüme etmesini istemiş ama çocuk reddetmiş. Daha sonra Kızılderili rezervasyonunda birçok kişiye yanaşmışlar, her biri önce "Cık cık cık" demiş sonra da mesajı tercüme etmeyi reddetmiş. Ama en sonunda eline para sıkıştırılınca bir genç yaşlı adamın mesajını tercüme etmiş:” Bu heriflere dikkat edin, topraklarınızı çalmaya geldiler. Bizim topraklara da böyle gelmişlerdi. Bizde toprak kalmadı. Şimdi onların yanında sığıntı gibiyiz. İsterseniz bir de zencilere sorun. Seneler geçti halen kabul görmüyorlar.”
Hem Yönlendirme Hem Fıkra
Aranızda bu yaşta olan yoktur. Anne ve babalarınız var. Konunun aşağıdaki Bold yazılmış kısmı hepimizle ilgili.
“Bakın, 70 yaşında birine her gün bu felaket haberlerini izletin, ‘sıra sana geliyor, sana geliyoooor’ mesajını verin, iddia ediyorum bu insan birkaç ay içinde ölür. Bu programlar stres ve anksiyete yoluyla immun sistemimizi perişan ediyorlar. İzlemeyin! Bu saatten sonra aynı şeyleri tekrar etmek sadece yaşam kalitemizi yerle bir eder.”
Hasan belli / psikolog
*Ve lütfen bu yazının altına eklenen şu fıkrayı da okuyunuz.*
Tüccarın biri bir gün yolda vebayla karşılaşır. Endişeyle veba ‘ya bakar ve "nereye gidiyorsun?" diye sorar. Veba, "Bağdat’a" diye yanıtlar. “kaç kişinin canını alacaksın?” Diye tekrar sorar tüccar. Veba, “çok değil, sadece 5 bin kişi” der. Aradan zaman geçer ve tüccar yolda yine vebayı görür. Fakat duymuştur ki Bağdat’ta vebadan dolayı 60 bin kişi ölmüştür. “bana 5 bin kişiyi öldüreceğini söylemiştin. Oysa sen 60 bin cana kıymışsın” diye hiddetlenir veba ‘ya. Veba ise gayet sakin ve kendinden emin, “ben 5 bin kişi öldürdüm. Geriye kalanı korkudan öldü” der.
Vücut sağlığınız ile beraber, akıl sağlığınızı da koruyunuz. Unutmayınız, bozulan psikoloji, vücut direncini dibe indirir. Moralinizi yüksek tutun, tebessümü yüzünüzden, güzel sözü dilinizden, merhameti kalbinizden eksik etmeyin. Moral bozan, asık yüzlü, bağırarak, hakaret ederek konuşmayı adet edinmişlerden uzak durun. En güzel günlerimiz yaşamadığımız günler. Huzurlu, sağlıklı ve güzel günler diliyorum.
Yorumlar Tüm Yorumlar (18)