Evet; aşağıda yer alan kişilerin bir kısmının cahil olduğunu düşünebiliriz. Onlar da etrafındaki insanların, bizlerin cahil olduğunu düşünüyordur mutlak. Ne diyelim. Bu ayırımı herkes kendisine göre yapar. Evet; aşağıdaki anlatımların bir kısmı şaşırtıcı da gelmeyebilir bazılarımıza. Sonuçta İnsan Hakları Dilek ve Şikâyet kutularına para atan bir milletiz. Firmamız gizli kamera ile donatılmıştır yazısını herkes görsün diye sözüm ona gizli olması gereken kamaraya asan bir topluluğuz. Her şey mümkün.
İŞTE SAYGIN BİR PROFESÖR
Bir üniversitemizin saygıdeğer Rektör yardımcısı Bülent Arı bey ne buyurmuşlar. “Türkiye’nin en tehlikeli kesiminin okumuş kesim olduğunu belirten Arı “Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine (anlayış-sezgi) güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır. Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor.” demişler.” ve de bu şahıs bir profesör. Kim cahil? Onu bu mertebeye yükseltenler mi? Yoksa zır cahil bizzat kendisi mi?
TRABZON’UN ADINI LEKELEYEN GENÇ
Dün internette gördüm. Trabzon’da sahaya aslanlar gibi atlayıp hakeme tekme tokat girişen delikanlı
Serbest bırakılmış. Çıkarken polisler “ Gül kardeşim, gülerek git sen vatan haini değilsin” demişler Bununla da kalmamış o civan delikanlı o gün maça giderken giydiği giysilerini satışa çıkartmış. Korkarım alan da olur. Dünya basını Trabzon’daki olayı konuşuyormuş, yabancı oyuncular Türkiye’ de bulunmaktan ötürü tedirginlermiş, bir kişinin organize ettiği bu münasebetsizlik tüm Trabzon’a ve Trabzonspor’a mal ediliyormuş, Fenerbahçe’nin otobüsünün Kurşunlanması olayı ile bu saldırıyı bazı karanlık mihraklar tertiplemiş, hatta saldırgana ödeme bile yapmışlar bu kutsal görevi yerine getirmesi için, ne gam. Kimin umurunda. Adam vatan haini değil ya. Varsın gülsün. Trabzon’da doğru ise bir kahraman gibi karşılanmış. Çocukcağız cahil olmasına cahil ama, varsa yapanı kışkırtan mı? Sen gül kardeşim diyenler mi, yoksa kahraman gibi karşılayanlar mı? Kim, kimler cahil.
TBMM BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE DESTEK VEREN ZİHNİYET
Durup dururken TBMM Başkanı konuştur ve gündeme Dindar Anayasa’ yı oturttu. Amaç bumuydu bilmem, ama konu tartışılmaya başlandı. Her kafadan bir ses çıktı. Bunu fırsat bilen bir kesim “ Hemen Dindar Anayasa Paneli düzenledi Ankara’ da. Duyurunun üzerine de Cumhurbaşkanının elinde kuran ile çekilmiş bir resmini koydular. Bunun için makamdan izin talep ettiler mi? Zannetmiyorum. Oysaki Cumhurbaşkanı bu konudaki görüşünü Mısır ziyaretinde yaptığı bir konuşma ile çok net bir şekilde ortaya koymuştu. O resmi bu panelin duyurusunda kullanmak cüretkâr bir cehalet.
Dün gece büyük Siyasi partilerin sorumluları ve Sivil Toplum Kuruluşlarının önden gelen Yöneticileri TBMM Başkanının ortaya koyduğu konunun aleyhinde konuşarak sözlerini geri almasını ve hatta görevden istifa etmesini istedi. En çok dikkatimi çeken ise MHP’nin Genel Başkanının konuşmasıydı. Hiç konuşmaması daha uygun olacaktı galiba.
TBMM. Sn. Başkanının MTTB Başkanı olduğu dönemlerde ki fikrini ve görüşlerini internette bulabilmek mümkün. Ben bu yazıyı kaleme aldıktan sonra bir gazetede de gördüm. Tamamı ile aynı olmasa da benzer şeyleri kapsıyordu Bu nedenle geriye dönük yaşanmışları yazımdan kaldırdım. Beyefendiyi TBMM Başkanlığına aday gösterenler sonuçta aynı görüşleri paylaşan siyasi parti mensuplarıdır. Bunu sorgulamanın mantığı yok. Milletvekilidir. Aday gösterilmiştir. Herkes gibi TBMM Başkanının da şahsi fikirlerini ve özlemlerini dile getirme hakkı var. .
Bunların hepsi tamam da, programları AKP ile zıt bir muhalefet partisi liderinin, İsmail Karaman beyin TBMM Başkanlığına seçilmesine destek olmasını anlamak hayli zor.
Evet; Sayın Devlet Bahçeli. Malum TBMM Başkanlığı Türkiye’mizin Cumhurbaşkanlığımızdan sonra gelen ve gerek olması halinde Cumhurbaşkanlığına vekâlet ile görevlendirilen Türkiye’mizin 2 nci yüce / onur makamı. Siz bu noktaya atanacak olan şahsı seçmeden / desteklemeden önce kimdir? Nedir, geçmişte ne yapmıştır? Hiç bakmadınız mı? Bu aldırmazlık mı? Yoksa Politika denilen şeyin gözleri ve duyguları körleştirilmesi mi? Siz olmasanız bu zihniyet bu yüce makama oturamayacaktı. Bunun farkındasınız değil mi? Şimdi Hatırlamayanlar olduğu gibi unutmayanlarda vardır mutlak. Bunların içinde TBMM’ ne mutlak 3 ncü bir parti girmeli düşüncesi ile başka siyasi partiyi tutmalarına rağmen size oy verenler de var. Bilmem anlatabiliyor muyum? Şimdi ise herhalde bizlerin cahilliğine inandığınız için konuşuyor olmalısınız.
DOLANDIRILANLAR.
Hani, Ben polisim terör örgütü banka hesaplarınızı ele geçirdi. Şu numaralı hesaba (..) TL yatırmanız gerekiyor diye aranılan ve de tüm ikaz ve uyarılara ve emniyet teşkilatımızın telefonlara mesaj çekerek konuya dikkat çekmesine rağmen telefon eden sözde polisin söylediklerini yapıp sonra yazılı ve sözlü basında “ dolandırıldım “ diyen insanlara ne dememiz gerek bilemiyorum. Bu cahillik demeye çekiniyorum zira dolandırılanların arasında profesör unvanı taşıyanlarda da çıktı. Bu nedenle bu akşam haberlerde dinlediğim 64 yaşında olmasına rağmen “ gençliğimin üzerine yemin ederim ki “ diyen hanımefendi dâhil hiçbirine içimden bin beterini geçirsem bile “ Cahil “ diyemiyorum. Siz ne dersiniz bilemem.
BANA BİR ŞEY OLMAZ DİYENLER.
Bir de bakıyoruz ki, bir adem oğlu bomba ihbarı yapılıp polis çağırılan bir sokakta, yerde duran ihbara konu olan paketi / çantayı önce tekmeliyor, daha sonra da açıp içine bakıyor. Ne yapıyorsun sualinin cevabı genelde “ Bu sokak bizim. Bana bir şey olmaz “. Bazen ise değişik kalıplı bir cevap “ Biz Türküz Böyle Şeylerden Korkmayız” Seyreden toplulukta irkilenler de var. Ama alkışlayanlarda. Ve cesur Türk alkışlayanlara eli ile zafer işareti yaparak mukabele eder. İşte o sokakta cehalet yakın komşunuzdur.
KIBRIS NEREDEDİR Kİ?
Hatırlar mısınız bilmem. Bir televizyon Eminönü’nde insanlara mikrofon uzatıp “Kıbrıs nerede “ diye sual yöneltmişti ki o sıralarda Kıbrıs her gün bir şekilde gazetelerde ve televizyonların haberlerinde yer alıyordu. Kıbrıs’ı Afrika kıyılarına taşıyanlarda oldu, Ege’ de Yunan adalarının için de bir yere yerleştirende. Cevapların hepsini aklımda tutamadım. Demek ki insanlarımızın bir bölümü okumadıkları gibi dinlemiyorlardı da. En güzeli ise bilemediklerini anlayınca gülmeleriydi.
AYKIRI YAZI YORUM YAZANLAR
Bir takım konularda yazıp çiziyoruz. Beğenen de var. Beğenmeyende. Tabii ki kimse benimle aynı görüşte olmaya mecbur değil. Bu durumda doğal olarak benimde kimse ile aynı fikirde olmam da zorunlu değil. Nedendir bilemem karşıt fikir ve görüşlere inanılmaz ölçüde hoşgörüsüz yaklaşıyoruz. Yazılan yazıdaki hataları yorumlayacağımıza, yazarı gelmişini, geçmişini irdelemeye başlıyoruz. Ve de zannediyoruz ki, yazarı yıpratmak, işlenen konudaki doğruları ortadan kaldırıyor veya yazıyı bütünü iler inanılmaz kılıyor. Bozuk saat bile günde bir kez doğru zamanı gösterirmiş ya. İşte o hesap.
Geçenlerde bir konuda 4-5 okuyucu ile ters düştük. Daha fazla gibi görünüyor ama bir kısmı aynı PIN numarasından, aynı şahıslarca bir iki dakika ara ile gönderilmiş yorumlar.
Kötü yorumlar aldım. Bir yorumun içindeki bir cümle dikkatimi çekti nedense. “Bir de şu cevapları yazarken insanlara "Kardeşim" veya " Arkadaşım "gibi tepeden bakan dominant hitap tarzlarını kullanmayın.” Diyordu okuyucu. Kardeşim ve arkadaşım sözcüklerinin “tepeden bakan dominant bir hitap tarzı” olduğunu bu kişiden öğrendim. Oysaki bu okurumuzun yorumlarında kullandığı Türkçe güzeldi. ( bana hitaben yazdıkları örnek: Bu abuk yazı sizin için turnusol kağıdı oldu.Sizi de tanımış olduk. Marazi bir ruh halini parlatmaya çalışırken suçüstü yakalandınız.) Aşağılamayı bile lisan-ı münasiple yaptığını düşünmüştüm. Ancak karşıt fikirde olmanın ve ne olursa olsun her şeyi tenkit etme ihtiyacı hissetmenin insanları bu tür hatalara düşürdüğü de bir gerçek. Bu tarz hırsla karışık bir cahillik mi? yoksa karşısındakini cahil yerine koymak mı? Tam anlamış değilim. Galiba İkincisi daha yakın ihtimal. Hangisi mi daha iyi? Siz bilirsiniz.
TRAFİKTE GÜVENLİK ŞART
Evet; işte bir adam. Motosikleti ile TEM yolunda ilerliyor. Arkasında eşi ve de onun arkasında eşine sıkı sıkı sarılmış oğlu. Kendisinin kafasında kask var. Eşi ile oğlunda yok. Güvenlik şart. Kendisi için. Küçük çocukları araçların ön tarafında oturtmayız deriz ya, hale bakın yandan geçen aracı kullanan adam 4-5 yaşındaki oğlunu kucağına almış ve de ona direksiyonu tutturuyor. Herhalde kimse neden trafik kazaları açısından Avrupa’da söz sahibi milletlerden biriyiz diye sormayacaktır.
Hani sarışın bir manken vardı. Sonra dizi, az da olsa film çevirmişti. Aysun Kayacı Bir gün ortaya çıkıp “ Benim oyumla cahil falanın. oyu bir mi? diye sormuştu. Amma da kızmıştık kendisine ayrımcılık yapıyor diye. Meğer doğru söylermiş kızcağız. Şimdi benim oyumla Bülent Arının, Trabzonlu delikanlının, Kıbrıs bir yunan adası diyen kişinin, vb... oyu aynı olur mu?
Yorumlar Tüm Yorumlar (31)