Sağlık bir beden konusu değil, kafa işi. Dilerim ki sizlerde bunun önemini benim gibi anlamayın.

Bu söz çok doğru. Ve de bunun doğruluğunu ben belgeledim. Nasıl mı? Kafasızlığımla. Geçenlerde ailemde (rahmetli babamda) mevcut olan şeker hastalığının arazlarını yaşamamdan ötürü genetik olabileceği şüphesi ile hastaneye gittim. Tanıdık bir doktordu. Pek anlamadım ama hayli uzun detaylı bir tahlil kâğıdı tutuşturdu elime. Yaşamım boyunca böyle detaylı bir tahlil yaptırmamıştım. Her ne ise raporları alınca tekrar aynı doktorun kapısını

Çaldım. Tahlillere bakınca yüzü asıldı. Kötümü diye sordum. Cevap “hayır senin yaşında biri için iyi bile sayılır” Bir de kalp, şeker, böbrek ve prostattaki arızaları göstermese. İşe kalp elektrosu ile başladı. Meğer nabzım 45 atarmış. Şeker şikayetlerimi bir tarafa bırakıp beni bir kardiyoloğa gönderdi. Doktor ne yaptı, uzun iş. Raporunda Miral kapak yetmezliği, dilatasyon vb. kelimeler var. Döndüm diğer doktora Şeker için.  İyice kötü.  İlaç, sıkı perhiz, periyodik ölçümler. Allahtan böbrekteki kistler idrar kisti çıktı. Riski yokmuş Sıra geldi tüm erkeklerin belalısı olan prostat’ a. Her ne ise kapıdan kapıya dolaştım. Doktorlar bir müşterekte birleştiler. O da 78’ in üzerine 8 ay daha almış birinin bu konunun tahlilini bu yaşa kadar yaptırmamış olmasının aptallık olduğu. Bu devirde buna verdikleri müşterek isim kafasızlık. Vede dün akşam prostatımla ilgili sorunun şimdilik hayati bir tehlikesinin olmadığını nihayet öğrendim. Diğerlerine bakacağız artık. Koca bir kutuda 7-8 ilaç. Tabii ki buna da şükür.

Evet buraya kadar girizgâhtı. Gelelim yazının amacına. Size neden bunları anlattım ki?

Evet yaşam zor. Yaşamak çok zor. Hele hele ev kira ise. Maaşın yetmesi mümkün mü dersiniz? Çalışma hayatı çok şeyden bezdiriyor insanı. Bazen insanın eve bile gitmek gelmiyor içinden. Nedeni basit, sıkıntıları, zorlukları ve üzüntüleri eve taşımamak. Aslında evdekilerde tüm bu üzüntülerin farkında. Öyle veya böyle düşe kalka yaşam devam ediyor.

Evet birdenbire karşınıza bir sorun çıkıyor. Sağlık sorunu. Tıpkı benim bundan on gün kadar önce yaşadığım gibi. İnsan ne para düşünüyor ne geçim ne de ne de iş. Kira ödenememiş, akla bile gelmez herhalde. Tabii ki bir çoğumuz buna Allah’ ın takdiri diyecek. Ancak şunu da düşünmek gerekmez mi? Tıp insanları erkeklere 45 yaşından sonra muntazam prostat kontrolünü yaptırın, bayanlara ise 35-40 yaş arasında mamografi testi yaptırın diye sesleniyorlar. Evet tıp insanları kendilerini bu denli yırtarken, tıp ve teknoloji bu denli gelişmiş, bu tür birçok hastalığın çaresi bulunmuşken, yapılması gereken kontrolleri şu veya bu nedenle yaptırmayı ihmal edip hastalık ilerledikten ve kendini ağır arazları ile ortaya koymasından sonra bizim bunun sıkıntısını yaşamamızın kafasızlığımızdan başka bir nedeni olabilir mi? Böyle bir şey olamaz demeyin. Oldu.

Evet periyodik tahlile dayalı şeker, PSA gibi kontrolleri aile hekimliklerinde yaptırmanız mümkün.

Değerli arkadaşlarım. Yazdığım yazılarda yer alan birçok konuda anlaşamıyoruz. Kalem sizin elinizde olsa, aynı şeyleri siz de söyleyeceksiniz. Tabii ki böyle olacak zira herkes aynı fikir ve görüşte olmaya mecbur değil. Ama bu yazı konusunda aynı noktada olmalıyız. Kendimiz için. Sevdiklerimiz ve ailelerimiz için.  

Şimdi gençsiniz, gençlikte günler kısa, yollar uzun, yaşlılıkta ise günler uzun yollar ise kısadır. Seneler hızlı ilerliyor. Bu süratle dönen dünyada yaşlılık inanamayacağınız kadar çabuk geliyor. Temenni ederim ki hepiniz uzun ve güzel yaşayın. 80 yaşları ve daha ötesini, iyi yaşayarak görün.  Esasen bildiğinize eminim ama yine de bu söylediklerimi aklınızın bir köşesine not ediniz lütfen.

Evet Allah hiçbirinize, sevdiklerinize yaşamımızda mevcut tüm dert ve sıkıntılarınızı unutturacak bir sağlık sorunu yaşatmasın. Evet, sağlık kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin.

KONUŞUYORUZ AMA ANLAŞAMIYORUZ.

İnsanları anlama becerisi, insanın sahip olabileceği en büyük değerlerden biri. Aynı zamanda başarılı insanların temel özelliklerinden biri de. Ancak uzun bir süredir gerek iş yaşamında ve gerekse normal yaşamımızda birbirimizi anlamamak için adeta yarış halindeyiz. Nedeni çok kimse için değişik.

Gerek aile içi eşler arası gerekse diğer insanlarla olan sosyal ilişkilerdeki zıtlaşma ve çekişmelerin ana sebebi bireylerin birbirini anlamamasından kaynaklanıyor. İnsanların iletişimde karşıdan istedikleri, sözlerinin dinlenmesi, saygı görmeleri ve anlaşılmalarıdır.

Başkalarını anlama ''ben'' yerine ''biz'' diyebildiğimizde, birçok şeyi affedebilme yetisi kazandığımızda ve karşı tarafın gözüyle dünyaya bakabildiğimizde gerçekleşir. Biz olabilmekte herkesin kendine has özellikleri olduğunu kabul edip, bunlara saygı göstermekle olur. Diğer insanların farklılıklarını takdir etmeyi öğrendikçe iletişim becerilerinizin arttığını gözlemleyebilirsiniz. İnsanları tanımaya başladıkça da umutlar, korkular, sevinçler, üzüntüler, kaygılar gibi birçok ortak yönünüz olduğunu göreceksiniz.

İnsanların isteklerini ve gereksinimlerini bilirseniz, onları anlamanız kolaylaşır. İnsanların temel ihtiyaçlarından birisi başkaları tarafından önemsenmektir. Karşınızdaki kim olursa olsun onu önemseyin. İnsanlar sevilmek ister. Etkili bir insan olmak için insanları sevin.

Herkesin dostluğa, yüceltilmeye ve yardıma ihtiyacı vardır. Her şeyi kendi başına yapmaya kalkışmak başarıyı düşürür. Başkalarına karşı verici olmak, gereğinde yardım isteyebilmek bir meziyettir ve sizi yüceltir. Karşıdakine özel biri olduğunu hissettirin. Onları cesaretlendirin ve motive edin.

İnsanlara yardım edin. Verici olmak her zaman size kazandırır, her zaman verdiğinizden daha fazlasını alırsınız. Size minnettar kalan, değerli ve özel olduğunu hisseden kişi bunu göstermekten geri kalmayacaktır.

Başkalarını anlama becerisi genel olarak bir seçimdir. Bazı insanlarda bu doğuştan bir yetenek ve içgüdü meselesi olsa da, her insan başkalarını anlama, motive etme ve etkileme becerisini kazanabilir.

Bu beceriyi kazanmak öncelikle herhangi bir durumu karşınızdaki insanın bakış açısıyla değerlendirmeye bağlıdır. Bu sayede hayatı tamamen yeni bir açıdan görürsünüz.

Kişisel duyarlılık, insanları anlamak için gerekli olan bir özelliktir. Küçük veya büyük, karşınızdakinin sorununu hissederek, yumuşak bir kalple yaklaşmak birçok problemi aşmaya yardımcı olacaktır.

İnsanlar genellikle görmek istediklerini görür, duymak istediklerini duyarlar. Önyargılarınızdan sıyrılarak kişiler hakkında olumlu düşünürseniz, onlar üzerinde iyi bir etki bırakırsınız. Bir işi yapmayan kişiyi tembel diye damgalamadan, meşgul olabileceğini düşünmek, bir işi ağır yapan kişiyi yavaş ve uyuşuk olarak görmek yerine titiz çalıştığını düşünmek, her zaman artı puan kazandıracaktır.

İnsanları etkilemek için, onların gereksinimlerini ortaya çıkarın ve o şeye sahip olmalarına katkıda bulunun. Onları bu şekilde motive ettiğiniz takdirde hayatlarında etkili olmanızı sağlayabilirsiniz.

İnsanları anlamak, insanlar üzerinde olumlu etki bırakmak için, onların arasına karışmalı ve gerçekten hayatlarına dahil olmalıyız.

Hayattaki en büyük manevi tatmin ve başarı duygusu başkalarına yarar sağlamaktır. İnsanları anlamaya çalışın, onları anladıkça ve kendilerini geliştirmelerine yardım ettikçe iç huzurunuzu sağlayacaksınız.

Tüm insanların birbirini anlaması dileklerimizle.

EN KORKUNÇ CANLI: İNSAN

Daha önce de benzerlerini görmüştüm. Geçenlerde bir televizyonun haber öncesi programında insan görünümünde birinin bir kediyi torbaya koyup götürdüğünü ve sonra vura vura öldürerek sokağa attığını seyrettim. Bundan iki gün sonra ise internette ülkemizde ve dünyada işlenen korkunç cinayetlere ilişkin bilgiler gözüme takıldı. O gece Sn. Emin Çapa’nın “Dünyanın 1001 Hali” isimli televizyon programındaki konular arasında “En korkunç canlı: İnsan” başlığı dikkatimi çekti. O sırada eve gelenler nedeni ile maalesef seyredemedim programı. Bunun üzerine konuyu

İnternetten araştırdım. Paylaşıyorum.

Güney Afrika'da yapılan yeni bir araştırma sonuçlarına göre insan sesi yaban hayvanlarını aslan sesinden daha fazla korkutuyor. Afrika'nın en büyük doğal yaşam alanlarından biri olan Kruger Ulusal Parkı'nda yapılan araştırma için, bilim insanları su birikintilerine saklanmış hoparlörlerden insanlara ait normal konuşma sesleri çaldı.

Bu sesleri duyan hayvanların yüzde 95'inin çok korktuğu ve hızlı bir şekilde su kenarından uzaklaştığı gözlemlendi. Söz konusu hayvanlar arasında antilop, fil, gergedan, leopar, sırtlan, zebra ve zürafa da yer alıyor. Buna karşın aslanların hırlama ve kükreme seslerini duyan hayvanlar hissedilir biçimde daha az panikledi. Ha Güney Afrika'da yapılan yeni bir araştırmaya göre insan sesi yaban hayvanlarını aslan sesinden daha fazla korkutuyor.

LİNKİ RAHAT KOPYALAMANIZ İÇİN WORD KAYDI. https://www.bbc.com/turkce/articles/c3glzyedj8vo

Hatta filler arasında, olduğu yerde durup sesin kaynağıyla yüzleşmeyi bekleyenler de oldu.

Çalınan insan sesleri arasında ülkede konuşulan yerel diller de vardı.

Araştırmanın sonuçları hayvanların, avlama, silah kullanımı ve köpeklerle yakalanmaları gibi nedenlerle insanlarla temasın çok tehlikeli olduğunu öğrendiklerini öne sürüyor. Hayvanların hissettiği korku Kruger Ulusal Parkı ile sınırlı da değil.

Araştırma, dünya çapında yaban hayvanlarının insanlardan herhangi bir yırtıcıya göre daha çok korktuğunu söylüyor. Araştırmanın yazarları insan seslerinin, izinsiz avlanmayı önlemek için kullanılarak, yaban hayvan hayatın korunmasına yardımcı olabileceğini belirtiyor. Buna ek olarak yaban hayatı turizmine bağımlı bu bölgelerin çekmek istedikleri insanların aslında hayvanları ürküttüğünü dikkate sunuyor

Araştırma, dünya çapında yaban hayvanlarının insanlardan herhangi bir yırtıcıya göre daha çok korktuğunu söylüyor. Araştırmanın yazarları insan seslerinin, izinsiz avlanmayı önlemek için kullanılarak, yaban hayan hayatın korunmasına yardımcı olabileceğini belirtiyor. Buna ek olarak yaban hayatı turizmine bağımlı bu bölgelerin çekmek istedikleri insanların aslında hayvanları ürküttüğünü hatırlatıyor.

(TEDx) PAYLAŞILMAYA DEĞER FİKİRLER

Ey İnsan, Sen Vicdanını Nerede Kaybettin?

Emin Çapa

1984’te başladığı İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik bölümünde okudu, lisansüstü eğitimlerinin ikisini de AB üzerine yaptı. Üniversiteye başladığı sene Hürriyet’te stajyer olarak çalışmaya başladı. Ardından Tempo dergisinde ilk kez kadrolu ekonomi muhabiri oldu. Ardından Türkiye’nin ilk özel radyolarından Genç Radyo’nun kurucuları arasında bulundu. İşçi - işveren konularına olan ilgisi nedeniyle kısa bir süre TİSK’te çalıştıktan sonra, Sabah gazetesinde 5 sene ekonomi muhabirliği yaptı. 1999 Kasım ayından bu yana CNN TÜRK’ te çalıştı. Editör olarak başladığı CNN TÜRK hayatında, önce Ekonomi İstihbarat Şefi, ardından Ekonomi Haber Müdürü, son olarak da Ekonomi Müdürü oldu. Amatör olarak bahçıvanlık ve arkadaşlarıyla olmak ve para almamak kaydıyla sanat tarihi-arkeoloji rehberliği yapıyor.