SN. İLKER AYCI VE BİLAL EKŞİ BEYLERE DÜŞMANLIĞIM başlıklı yazıyı 13 Şubat 2017 günü yazmıştım. İki sene dört ay önce. Aşağıdaki linki tıklarsanız görebilir ve isterseniz okuyabilirsiniz. Bu yazıyı neden yazdığımda anlatımda yer alıyor. Bu gün de o tarihlerde olduğu gibi bir takım zihni evveller bu iki tepe yöneticiye düşmanlığımı dile getiriyorlar. 70 yaşından sonra bu durumun hoşuma gitmemesi doğal değil mi?
(Sn. İlker Aycı ve Bilal Ekşi Beylere Düşmanlığım?)
THY’ deki 211 çalışanın işten uzaklaştırılma programının mimar ve uygulayıcılarının kim olduğu biliniyorken kendini yorum yazma zorunda gören bu zır cahiller “ İlker ve Bilal beylere olan düşmanlığımdan bahsederken ( 211’leri kastederek) onlara az bile yaptılar vb. sözler sarf edip bu noktada bu çirkin konunun çukuruna onları da atıyorlar. Akıllarınca Airporthaber’in yazısın a karşı sayın büyüklerini koruma altına almaya çalışırken konu ile yakından ve uzaktan ilgili olmayan birini de bu kirli çukura itiyorlar. Sn. Ekşi o tarihte THY mensubu bile değildi. Evet, 211’lerin şirketten uzaklaştırılmaları ile ilgili olarak yapılan çirkin ve bilinçsiz duyuruda YK Başkanının mutlak görüş ve onayı vardır. Bu açıdan konu ile ilgili görüş ortaklığı sözü doğrudur. Duyuruda kullanılan ifadelerin bu çalışanları hangi noktalara götüreceğini düşünmelilerdi. . Kendileri bu konuda büyük hatalıdır. Ama listeleri düzenleyen de o değildir. En tepenin şirketin her şeyinden sorumlu olduğu da ayrı bir husustur. Peki; bu pis oyunu kimler kurgulamış ve figüranlarını kimler belirlemiştir. Bu konuda düşman arıyorsak yakınlarımıza bakmalıyız. İsimlerini bu çalışmayı yapan insanlara ( insan denirse ) götüren, espiyoncu ruhlu insan benzeri yaratıklara bakmamızı gerek. Vakıa bu saatten sonra ne fark eder, o da ayrı bir konu. Bir diğer yorumcu ise aynı temayı işlerken kendi bilgisizliğini ve cehaletini bir başka şekilde ortaya koyuyor.
Evet; insanların böyle dostları olacağına akıllı ve dürüst düşmanları olsun. Belli ki yorumlarında rahatlıkla görülebilen üstün vasıfları (?) ile ülkemizin en büyük ve gözde şirketlerinden birine kabul edilmelerinin diyetini bu şekilde ödemeye çalışıyorlar akıllarınca. Hiç olmaz ise, laf ola kabilinden yazıda geçen şu konu doğru değildir, doğrusu budur diyebilseler.
Adı geçen üst yöneticilere bakış açım belli. Ve de yukarıdaki linke bağlantılı yazıda yer alıyor. O tarihten bu yana THY’ de yaşananları yan yana koyun. Yazıdaki anlatımı bu günkü durumlar nasıl etkiler onu da siz düşünün. Bu arada yapılan birtakım doğru işin de olduğu mutlak.
Bizler kendi insanlarımıza düşman olacak veya onları düşman görecek şekilde yetiştirilmedik. Anne ve babalarımızdan aldığımız terbiye de, iş yaşamında üstlerimizden aldığımız görgü’ de buna müsaade etmez. Biz THY’ de böyle şeyler yaşamadık. Kimse bizi böyle bir düşmanlığa itmedi.
Yine de, icraatları tasvip etmemek, beğenmemek ayrı düşman olmak çok ayrı bir husus. Ve de düşman olmak benim yaradılışımda mevcut değil. İnanmazsınız ama ben bu kendini bilmez cahil yorumculara bile düşman gözü ile bakmıyorum. Yalnız Allah onları ıslah etsin diyorum. Ve de onlara acıyorum.
BU FATURAYI CUMHURBAŞKANINA KESMEK PEK AKILLI İŞİ DEĞİL.
Hani kötü yönetici türleri vardır. Çalışanları mutlu etmeyecek bir uygulama yaptıkları zaman utanmadan, “Biz bir hiçiz dercesine emir yukarıdan “ derler ve topu üstlerine atarlar. Akıllarınca kendileri söz konusu uygulamadan ötürü yıpranmayacaklardır. Bir yöneticinin çalışanlarına / üyelerine sergileyebileceği en çirkin uygulamalardan biridir bu. Acizlik belirtisidir. Bir adım öte acizliğin itirafıdır.
Aşağıda yine 211’lerden konu edildiğini göreceksiniz. 211’ ler bu anlatımda bir simgeden öte değildir. Ancak THY’ nın bu arkadaşların üzerine o günden beri tüm yaşamlarını etkileyen ve ve de hukuki müdahale olmasa silinmesi zor bir yağlı kara bulaştırmış olması nedeni ile doğru bir simgedir.
Malum o kötü kalkışma gününden iki-üç gün sonra Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmada “ Devlet kadrolarını Fetöcülerden temizleyelim “demişlerdi. Türk Hava Yollarının saygıdeğer yönetimi bu işi ilk yapıp gazetelerde duyurana ödül verileceğini zannetti ki işten uzaklaştırılacak 211 çalışanı bir çırpıda belirledi (?) ve de mümkün olan en büyük süratle önce basınımıza daha sonra ise Ankara’ya duyurdu. Bu arada bu 211 çalışanın içine sehven Fetöcüleri koymayı unuttu ve ya araya sekiz on tane serpiştirdi. Hatta dönemin Genel Müdürü liste kendisine sunulduğu zaman listede kayıtlı olup daha önceki işyerinden getirerek THY kadrolarına aldığı bir çalışanın isminin listeden çıkartılması talimatını vermiş ve onun yerine Fetö ile ilintili olmayan bir başka çalışan listeye alınmıştı. Ne tesadüftür ki, Genel Müdürün listeden çıkarttığı o personelin adı iki ay sonra Ankara’dan şirkete gönderilen bu çirkin zümrenin mensuplarının kayıtlı olduğu listede kayıtlıydı. Tepelerde oturan bey eski çalışma arkadaşı için bu defa bir şey yapamadı ve çalışan şirketten uzaklaştırıldı. Konu hukuka intikal etti mi? Ne yapıldı, sonrasını bilmiyorum.
Evet; Cumhurbaşkanımız hükümetin ve üst bürokrasinin yaptığı işlerden sorumludur. Bu kabul. Ama bu listeleri kendisi oluşturmadı. Bu listelere şirketten uzaklaştırmak istediklerinizi de yazın demedi. Bu konudaki konuşması internette mevcut dinleyin bakın.
Her ne ise, bahis konusu işlemlerin yapılmasını takiben Başbakan ve Yardımcısı ekranlarda “ Yanlışlık yapılmıyor mu, yapılıyor. Ama inanın ki bu 115 bin kişi içerisinde işlem yapılan çok çok az bir kısmıdır. Belki binle, iki binle ifade edeceğiniz bir şeydir. Bunları da düzeltiriz." ifadesine yer vermişlerdi. Sn. Kurtulmuş, deliller ve kanıtlar yeterince açıklayıcı olmadığı halde açığa alındığı belirlenenlerin Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile görevlerine iade edileceğini vb... söylüyorlardı.
Başa dönelim. 211 çalışanın büyük bir bölümü konuyu hukuka taşıdı. Yerel Mahkemede açtıkları davayı kazandılar. THY hali ile konuyu Yargıtay’a taşıdı. Yargıtay yerel mahkemenin kararını onayladı. Yağlı kara silinmişti ama yine de bu tecrübeli personelin iş başvuruları sonuçsuz kalıyordu. Sonuçta bu insanların ev ve iş düzenleri bozulmuştu. Aileler madden ve maddeten perişan olmuştu. Yaşanan sıkıntıları, üzüntüleri sizlere anlatabilmem mümkün değil. İnsanlar kahrolmuştu. Başka bir deyişle THY yönetimi çalışanlarını bile bile kahretmişti. Ve de asıl üzücü olan b yapılan bu hatanın düzeltilmemesiydi.
Evet, bir iki sene böyle geçti. Nihayet Türk Hava Yolları tepe yönetimi ile her konuda uyum içinde çalışan Hava İş Başkanından Temmuz 2018 ayı başında güzel bir haber alındı. Türk Hava Yolları’nın, bylock kullanıcısı oldukları gerekçesiyle işten çıkardığı ancak sonradan mor beyin mağduru oldukları ortaya çıkan 26 çalışanın işe dönüşünü sağlaması, darbe girişimi sonrası işten çıkarılan 211 kişi için umut olacaktı. Hava İş Sendikası, 15 Temmuz darbe kalkışması sonrası farklı ünitelerde görev yapan 211 kişi ile yollarını ayıran THY’nin kapısını çalarak, işe iade hakkı kazananların yeniden işe alınmasını istedi diyordu haberde. Mutlak Sendika THY ile görüşmüştür ve mutabakat tesis edildikten sonra bu açıklama yapılmıştır diye düşündük. THY ile Hava İş’in birbirine yakın ve uyumlu çalışmaları (?) bizlere böyle düşündürmüştü.
Toplu İş sözleşmesi ansızın bitti. Açıklamalar yapıldı. Ve de bu konu ile ilgili çıt çıkmıyordu. Ne sendikadan ne de şirketten. Konu TIS görüşmelerinde masaya getirildi mi? Yoksa getirilmedi mi? Yapılan bir takım araştırmalarda THY Yönetim Kurulu Başkanının konuyu reddettiği bilgisi alınmıştı. Bilgi kaynağının Sendika olduğu söyleniyordu. Doğrumuydu? Bilemiyorum.
En sonunda, çaresizlik, mağdur personel’i ( 10-12 kişiyi) Hava İş’e başvurma zorunda bıraktı. Sendika ile yapılan görüşmede öğrenilen şudur ki: “ Söz konusu çalışanların mağduriyetleri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, THY Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İlker Aycı ve Hava-İş Sendikası başkanı Sayın Ali Kemal Tatlıbal tarafından ortak bir platformda ele alınmış. Sendikanın Sn Başkanının konuyu tüm açıklığı ile dile getirmesine rağmen Sayın Cumhurbaşkanımızın mağduriyetlerin giderilmesi yönündeki talepleri reddetmişler ” Belirtmem gerekir ki bu açıklamayı yapan Sn. Tatlıbal değildir. Yukarıda da ifade edildiği gibi bu konuşmaların 12 adet şahidi mevcut. Aslında Cumhurbaşkanımızla böyle bir görüşmenin yapılmamış olduğunun teyidi de iki kaynaktan daha alınmıştı. İlker beye sorsak kendileri de teyit eder mi acaba? Bana kalırsa edecektir. Zira ifade doğrudur. Ve de öyle bir görüşme yapılmamıştır.
Artık konumuz bu insanların şirketten neden dışlandığı değil. İşin o tarafı bayatladı artık. Yerel mahkeme ve Yargıtay kararları da Türk Hava Yollarını bağlamadığına ve de THY Yönetimi bu konuda Ankara’nın tepeleri tarafından ikaz edilmediğine göre, o seviyelerde bulunup aklımıza gelen herkesin bu oluşumda ciddi ve affedilmez rolü var demek yanlış bir yaklaşım olmayacaktır.
Evet; bu yazıdaki konumuz bu sıkıntıyı, bu üzüntüyü yaşayan insanlara ve yakınlarına bu gün yaşatılabilecek en büyük kötülük olan, onları böylesine bir umudun içine hapsetme gereğinin neden duyulduğudur. Onların neden bir kez daha mutsuz edildikleridir. EVET, BU BİR İŞKENCEDIR. VE DE İŞKENCE BİR İNSANLIK SUÇUDUR. VE BUNU ANCAK İNSANİ DUYGULARA SAHİP OLANLAR ANLAYABİLİR.
BU ARKADAŞLARIMIZIN ÇEKTİKLERİ / ÇEKECEKLERİ ACILAR KATLANDIKÇA DİLERİM Kİ BUNA SEBEP OLANLARIN VE DE YAPILAN İŞLEMİ DESTEKLEYENLERİN DE ÖMÜRLERİ BOYUNCA ÇEKECEKLERİ ACILAR’ DA MİSLİ İLE ÇOĞALSIN.
THY: ALLAH AŞKINA BİRİ BU YAZDIĞINIZ DOĞRU DEĞİL DESİN.
Evet, geçtiğimiz aylarda bir gün havalimanında bir işçi kardeşimizin ayağı kayıp merdivenden düşmüş. Yaşananlar aşağıdaki yorumlarda anlatılıyor. Türk Hava Yollarının yan kuruluşlarının tümünde taşeron personel çalışıyor. Her hangi bir kaza durumunda tıbbi yardım alma konusunda çalışanlar arasında ayırımcılık yapılması şaşırtıcı ve de çirkin üstü bir davranış. Doğru ise bu talimatı verenler, bu emri dinleyenler hiç utanmaz mı? Aynı şirket içerisinde, aynı uçağa hizmet götüren çalışanlara sunulacak sağlık hizmetinde bu denli ayırımcılık olabilir mi? Bir takım insani değerlerimizde büyük değişiklik var ama bu kadar mı düştük, insanlığımızı bu kadar mı yitirdik?
Bu güne kadar THY ile ilgili yazdığım hiç bir şey için ne THY’den her hangi birinden ne de Sendikadan görüş / cevap istemedim. Beklemedim. Bu kez yine dikkate almayacaklarını bilmeme rağmen usulen bekleyeceğim. Umarım ki Sendikadan herhangi biri çıkıp taşeronlar bizim üyemiz değil şeklinde görüş vermez. Konumuz insanlık ile ilgili, aidat ödemeyle ve üye olup olmamayla ilintili değil.. Olmaz ise konuyu ben ilgililere duyurmaya çalışacağım. Yangın çıkan ormana gagası ile su taşıyan serçe misali.
Yorum 1- Bir arkadaşımızın ayağı burkulup merdivenlerden düştü. Vardiya çalışanları revirden bir görevli gönderilmesini talep etmişler. Gelen görevli bayanın elinde ecza çantası bile yok. Bir arkadaşını ziyarete gelmiş gibiydi. Yatan arkadaşımıza uzaktan baktı ve hastaneye gidin röntgen çektirin bizim size bakmamız yasak, bizi çağırmayın diye bir de fırça attı. .İyi ki arkadaşımız düşerken kafasını çarpmamıştı. Bu görevli. en azından bir kompres ve ağrı kesici bir iğne yapıp bandajlayabilir ve daha sonra hastaneye gidilmesini önerebilirdi. Bu ayrıştırıcı davranış arkadaşımıza herhalde ayağındaki acıyı unutturmuştu. Hepimiz işçi olmanın değersizliğini hissettik. .
Yorum 2- THY Sağlık Müdürlüğü Doktorları Taşeronların çalıştığı birimde şirket doktoru bulunmadığı anlarda neden taşeron işçiye gerekli tıbbi müdahalenin yapılmasına yasak koyup, hastaya bakmayı reddeder. Çalışanın hayatı bu kadar mı değersiz?
Yoruma Cevap- Öncelikle geçmiş olsun. Çalışanlar böyle olaylar ve benzerleri karşısında birlik olup, örgütlü tepki vermedikçe olanı biteni yazmakla sadece insanları bilgilendirmiş olursunuz o kadar. Bu durumda haksızlık ve yanlışlıklara, sömürülere karşı kimse harekete geçmez. Birlik olmayı bilmeyen zihniyetin, bizlerin bu tutumu karşısında onlarda diledikleri gibi hareket ediyorlar.
Evet, nasıl olsa cevaplamayacaksınız. Dilerim ki bir gün herhangi bir konuda o taşeron işçilere ihtiyaç duyun. Ve utanın.
Yorumlar Tüm Yorumlar (33)