Bu konuda farklı zamanlarda 10’u aşkın yazı yazdım. Her konuyu kısa ve sırasıyla anlatınca rezilliğin boyutu daha net anlaşılıyor gibime geldi.
Bu yazı özetle yaşanmışları anlatılan 211 (-2) kişi ile ilgili vaki talepleri tekrarlamak, onları ve yaşadıklarını kamuoyuna hatırlatmak veya bu işlemi yapan yöneticileri zemmetmek amacı ile yazılmamıştır. Bu hususların hepsi bana göre zaman aşımına uğradı. Hepsinin üzerinden 7 seneyi aşkın zaman geçti. Konuyu yeniden canlandırmanın bir faydasının olmayacağı da açık.
Amacım salt bu tür işlemleri yapan kötü niyetli yöneticilerin bu konuda yaptıkları uygulamalar sonucunda doğan çalışan mağduriyetlerinin ve tarumar edilen hak ve hukuklarının, geçtiğimiz hafta AIRPORTHABER’ de kaleme aldığım “Devlet nepotizmin her türünü hukuken caydırıcı müeyyidesi olan bir suç olarak görmeli” konulu yazımla ilişkilendirmekten öte değil. Ceza sistemimizde bu uygulamaların söz konusu fiillerin cezası yok.
1.15 Temmuz 2016’ daki kalkışma hareketi bastırıldı ve ordumuzun ve halkımızın sayesinde başarılı olmadı.
2. Cumhurbaşkanımızın, 17 Temmuz 2016 günü saat 14.39’da AA tarafından basına sirküle edilen konuşmalarında ifade ettikleri “Devletin tüm kurumlarında bu virüsleri temizleme dönemi devam edecektir. Çünkü bu vücut metastaz yaptı. Maalesef kanser virüsü gibi bu devletin her yerini sardı.” sözlerini çarpıtarak, yapmayı planlamış oldukları çirkin bir uygulamayı devletin en üst makamının konuşmasının arkasına saklama cüretini göstererek, kendileri ile aynı siyasi görüşte olmayan ve de bu açıdan THY Yönetimine de karşıt fikirde olduklarını düşündükleri çalışanların kurumdan kendi üzerlerine toz kondurmadan ayıklanması için fırsat bildiler. Ve bu uygulamalarını başka bir isim altında yürürlüğe koydular. Fetö yapılanmasına müzahir olmak ve daha da önemlisi ülkemizin ve şirketin güvenlik ve çıkarlarına ters düşen tutum ve davranışların için de bulunmak.
3. Evet, THY’nin bu yöneticileri söz konusu konuşmayı takip eden 4 gün içerisinde şirkette görev yapan 20.000’ i aşkın personeli, süzgeçten geçirerek (?) bunların içinden 211 çalışanı Cumhurbaşkanımızın konuşmasında ifade etmiş oldukları kıstası zerre kadar dikkate almadan kendi düşüncelerine göre belirleyerek (?) adı geçen personele GSM mesajı ile işten çıkartıldıkları bilgisini verdiler. Ve de basına aşağıdaki çirkin açıklamayı yaptılar. Yöneticilerinin bu gayretkeşliği sonucunda THY bu konuda en hızlı karar verip, uygulamayı başlatan ve bitiren kuruluş olma unvanını aldı. O günlerin hareketliliği ve yarattığı ortam, tabiatıyla Ankara’ya gönderilen listelerin kontrol edilmesi ve sorgulanmasına imkân tanımadı. Ancak THY yönetimi bu uygulamasından bekledikleri alkışı da alamadı.
4. Türk Hava Yollarının aşağıdaki görselde yer alan basın bülteni, tüm yazılı ve sözlü basında ve de dijital medyada yayımlanmıştı. Tabii ki bu adiliği kasten yaptığı / yaptırdığı ortaya çıkan yöneticiye kimse bir şey sormadı? Ve böylelikle Sn. Genel Müdür başta olmak üzere, diğer ilgili üst yöneticiler ve yardımcıları da “kötülüğü cezalandırmayan yönetici bunun yapılmasını emredendir” sözünü adeta doğruladılar.
5. İşten çıkartılan THY personeli hali ile sektörde iş arayışına başladı. Ancak yukarıdaki suçlamalarla iş akitleri feshedilen eski THY mensuplarına sektör şirketleri mültefit davranmadı. Bazı şirketler suçlamalara inanmadıklarını ancak THY yönetimi ile ters düşmek istemediklerini ifade ederek vaki müracaatları geri çevirdiler. Neticeten herkesin aklında kalan suçlama haberlerde yer alan “ŞİRKETİMİZ GÜVENLİĞİ VE ÇIKARLARINA TERS DÜŞECEK HER TÜRLÜ TUTUM VE DAVRANIŞLAR KAPSAMINDA FETÖ YAPILANMASINA MÜZAHİR OLMAK YER ALMAKTADIR.” cümlesiydi.
6- İş akitleri feshedilen çalışanların yaklaşık yüzde sekseni (belki daha da fazlası) Türk Hava Yollarını mahkemeye verdiler.
7- THY hukukçuları, mahkemeye sundukları yazılı savunmada basın bülteninde yer alan suçlamaların hiçbirini tekrar ediyorum hiçbirini belgeleyemediler. Feshin personel fazlalığından ötürü uygulandığı şeklindeki savunmaları mahkemelerce kabul görmedi, zira daha sonraki tarihte aynı unvanlı personel arayışında oldukları davacıların THY tarafından verilen “personel arama ilanlarını mahkemelere sunmaları sureti ile çürütüldü vb.
Evet, basın bülteninde yer alan suçlamanın aksine 211’lerin içinde Fetöcü yokmuş. Bu THY’nin yazılı beyanıdır. Mahkemede hâkim THY hukukçularına söz konusu listede kayıtlı kaç Fetöcü olduğunu sorar? Cevap yok. Mahkeme bu bilgiyi ısrarla ister. Takip eden celsede THY mahkemeye 211 kişilik bir listeyi İcra Kurulu’nun karar yazısı ile birlikte takdim eder. Meğer çalışanların tümünün iş akdi işletmesel nedenlerden ötürü feshedilmiş. İcra Kurulunun kararında böyle yazıyordu. Bu yazı Mahkeme dosyasına giriyor. Ve de listede adı geçen 211 THY eski personelinin içerisinde hiç Fetöcü bulunmadığı bu yazıda açık ve net olarak görülmüş oluyor. Buna rağmen Türk Hava Yollarının saygıdeğer tepe yöneticisi bu basın bültenini kaleme alan yöneticiye dönüp bakmadı bile. Ve de yazılı itirafları bir tarafa “kötülüğü cezalandırmayan yönetici bunun yapılmasını emredendir” sözünü ikinci bir defa daha doğruladılar.
Hâkimin suali, “peki o zaman basın duyurunuzda o cümlelere neden yer verdiniz?” THY’ den yine cevap yok. THY Hukukçuları suskun, yere bakıyor. Meğerse algı yaratmak istemiş THY’ nin saygıdeğer tepe yöneticileri. Böyle devasa bir kuruluşun hukukçularının hâkimden azar işitmesinin mahkemeyi izleyenleri üzdüğünü söyleyemem. İşte THY Yöneticilerinin çirkinlik ve rezillikleri buydu. Tabii ki devamı da var.
8. Evet THY’yi mahkemeye verenler ilk derece ve istinaf mahkemelerindeki davaları kazandılar ve söz konusu mahkemeler onlarla ilgili olarak işe iade kararı verdi. THY bu durumu ve anlatılanları, tutanaklara geçen ifadeleri değerlendirmeden, nasıl olsa bu kararlar Yargıtaydan döner(?) düşüncesi ile konuları en üst mahkemeye taşıdı. Ve yargıtay da davacılar lehine verilmiş olan ilk derece ve istinaf mahkemelerinin kararlarını onayladı. Saygıdeğer yöneticiler bu saçmalığın Ankara’nın emri olduğunu etrafa tısladılar. Kimi kastettikleri herkesçe malumdu. Yine de inanılmadı, zira Cumhurbaşkanımız bu konuda yapılan hataların düzeltileceğini açık açık söylemişti.
9- THY Yönetimi bu kararlara ve Cumhurbaşkanının bu konudaki hatalar düzeltilecektir sözüne rağmen kendilerini dava eden eski çalışanlarına iş başı yaptırmadı ve iş kanununun ilgili maddesi uyarınca belirtilen personele mevzuatın öngördüğü (+) tazminatı ödemeyi tercih etti. THY, yaptığı bu uygulama ile işten ayırdığı bir çalışanına bugüne kadar ödenen en yüksek tazminata mahkûm edildi. Sözüm ona THY Halka açık bir şirketti(?) Yöneticiler, Mahkeme kararlarını ve Cumhurbaşkanımızın sözlerini dikkate almadıkları gibi hissedarları da hiçe saymışlardı. Tabii ki Genel Kurullarda onlara hesap soran da olmadı.
10. Zaman geçti ve THY’ de tepe yönetim değişti. Atanan zat bu uygulamaları yapan, hazırlayan ve de uygulayan yöneticileri Şirkette Genel Müdür Yardımcılığı yaptığı uzun dönemde alkışlamaktan başka bir şey yapmayan, birçok kimsenin şirketteki varlığından bile haberdar olmadığı biriydi. Atanmasından kısa bir süre sonra 211’lerin durumlarını kuracağı bir komisyona tetkik ettireceğini, bununla yetinmeyeceğini ve bizzat yapacağı değerlendirmeden sonra bu eski çalışanlar hakkında yapılan hatalı bir uygulama varsa düzelteceğini söyledi. Bunun nedeni ise sonra meydana çıktı. 3 Mahkemenin kararını, kuracağı bir komisyona tetkik ettireceğini söylüyordu bu atanmış. 211’lerle ilgili listeyi hazırlayan ve bu konuda karar verip uygulayan yöneticilerin de içinde bulunduğu komisyon mahkeme kararlarını gözden geçirdi, bu yetmedi çarpık zihniyet bizzat değerlendirdi kararları. Ve de sadece iki personelin şirkete geri dönüşünü onayladı. THY’ye geri dönenler, YK Başkanı bu göreve atanmadan önceki Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütürken 211’ler listesine alınmalarını önleyemediği bir kişiden ve onun yakın bir çalışma arkadaşından başkası değildi. Tesadüf demek zor. Bunlardan birinin hemen terfii sağlandı ve bu zat şimdi THY’nin bir yan kuruluşunun en tepesine oturtuldu. Daha sonraları bunların dışında verdikleri birkaç işe iade kararı varsa da bu işlemler gizli yapıldı? Bilmiyoruz. Gizli yapılan her işte bir sorun olduğu mutlak.
Evet, Türkiye’de bu tür ahlâksızlıklar, bunun gibi rezillikler genelde cezasız kalıyor. Ve cezasız kalan her ahlâksızlık öbür köşede bekleyen diğer ahlâksızlara güç ve imkân kazandırıyor. Hâkim durumdaki yöneticiler onları cezalandırmıyor. Sonuçta kendilerini suçlulara ortak ediyorlar. Ve biz bunları yaşıyoruz.
Kanunlarımızda, ceza sistemimizde bu fiiller neden suç sayılmıyor? Kanunlarımız neden NEPOTİZMİN HER TÜRÜNÜ HUKUKEN CAYDIRICI MÜEYYİDESİ OLAN BİR SUÇ OLARAK GÖRMÜYOR?
Yukarıdaki yaşanmışı, geç de olsa ilgililerin bu konunun üzerine eğilmelerinin sağlanmasında bir faydasının olabileceği düşüncesiyle naklettim. Daha çirkin münferit olaylar da var tabii ki. Ancak bu konuyu, yönetici adı verilen bu vicdansız, insanlıktan yoksun üst görevlilerin yaptıkları çirkinliğe THY’nin 211 çalışanını ve ailelerini muhatap ederek onları perişan ettikleri için seçtim.
Temenni ederim ki okuması gerekenler okusun, düşünmesi gerekenler düşünsün. İnşallah.
Yorumlar Tüm Yorumlar (255)