PGS NEDEN GÜNDEMİMDE: İki üç haftadır Pegasus ile ilgili yazıyorum. Bu hafta ile üç. Çeşitli yorumlar yapıldı. Mail adresime gelen yorumlarda bir terslik var. Yazdığım yazılarda ben personelin seçtiği sendikayı ne methediyorum ne de zemmediyorum. Bunları yapabilmem için öncelikle adı geçen sendikayı tanımam, icraatlarını bilmem gerekir. Bildiğim tek şey ( Nakliyat-İş ) Sendikasının Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına uygun olarak kurulmuş ve faaliyet gösteren DİSK’ e bağlı bir sendika olduğudur. Yazılarımın anlaşılmasının zor olduğunu düşünmüyorum. Benim çalıştığım dönemde Sendikaya nasıl baktığımın konu ile hiçbir ilişkisi yok. Ancak benim konum şu veya bu sendika değil, yönetimlerin çalışanlarının sendikal tercihine müdahale etmek istemesi ve de kanuni haklarını kullanarak bir sendikaya üye oldukları için insanların işten çıkartılmalarıdır. Söylediklerimin altında başka şeyler aramak beyhudedir. Bir şeyin haklı olduğunu bildiğin halde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksın demektir.” (Konfüçyüs) Şu anda yaptığım iş bunu gerektiriyor. Dikkatimi çeken husus ise, konundan ne sanal medyada ne de yazılı basında fazla söz edilmemesi. Neden ki? Tabii ki herkes istediğini düşünmekte serbest. Meydan sizlerin.
PGS: KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN GELİR HESAP DÖNER. THY’ de işten çıkartmalar yaşanmıştı. Kimse uzaklaştıranlara yakınlık göstermiyordu. Tanımıyor gibi davranıyorlardı adeta. Yönetimin işten çıkarttığı kimselere yakınlık göstermenin sakıncaları vardı belli ki. Hatta bazılarının atılanların tespitinde rol oynadıklarını ve de tepedekileri yönlendirdiğini de biliyordum. Çalışanları hangi yöntemle atarsa yönetim sorun yaşamaz konusunda rehber olduklarını da. Kısa bir süre geçti. Yönetim bu kez bayağı kalabalık bir grubu işten çıkartma kararı aldı ve bunu bir şekilde uyguladı. 2003 yılının ilk yarısındaydı yanılmıyorsam. Ve de bunların
arasında daha önce işten çıkartılanlardan uzak durmaya dikkat eden, günün yönetimine bir önceki yaptıkları işten çıkartma işlemleri için yol gösterenler de vardı. Hintlilerin bir sözü var. MENSUBİYET DUYGUSU TAŞIMANIZ İYİDİR AMA İŞ YERİNİZE HER ŞEYİNİZLE BAĞLANMAYIN. ONUN SİZE NE KADAR BAĞLI KALACAĞINI BİLEMEZSİNİZ diyordu bu söz. Bu gün PGS’ de benzer bir durum yaşanıyorsa, şu anda şirkette olanların dikkatine sunmak istedim. Sonra etrafınıza bakıp, benim hayli arkadaşım vardı, nerededirler ki diye sormayasınız kendi kendinize. Bu bir yaşanmışın gözlemidir.
FIKRA: İNSAN DÜZELİNCE ÜLKE DE DÜZELİR. Her ne ise. Baba Pazar günü uyanmış, kahvaltısını etmiş ve eline gazetesini alarak koltuğuna gömülmüş. Karar bu gün dışarı çıkmamak ve Pazar gününü evde istirahat ederek geçirmek. Çok kısa bir süre sonra oğlu gelir yanına ve “ Baba söz vermiştin sinemaya gidecektik değil mi “diye sorar. Evet, baba söz vermesine vermiştir ama canı hiçte dışarı çıkmak istemiyordur. Birden aklına bir şey gelir. Yerdeki gazeteye uzanır. Arka sayfası tam sahife reklamla kaplıdır ve reklam unsuru olarak büyük bir Türkiye haritası kullanılmıştır. O sayfayı gayri muntazam yırtar ve parçalar halinde oğluna uzatır. Sen bu Türkiye haritasını, arka sayfayı tekrar bir araya getir, söz kalkıp giyinip seni sinemaya götüreceğim der. Çocuk gazete parçalarını alıp odasına giderken baba tekrar koltuğuna gömülür. Oğlunun bunu yapamayacağından Türkiye haritasını bir araya getiremeyeceğinden emindir. Kısa bir süre sonra çocuk babasına seslenir. “ Tamamdır baba gelip görebilirsin.” Baba kalkıp arka odaya girer ve yerde Türkiye haritasının çok muntazam bir şekilde birleştirilmiş olduğunu görürü. Şaşkınlıkla sorar oğluna. Peki de bunu nasıl becerdin? Çocuk cevaplar. Çok kolay oldu baba. Bir arka sayfada çok büyük bir insan resmi vardı. Ben bu resmi eski haline getirdim. İnsan düzelince, arka sayfadaki Türkiye de düzelmiş oldu. Haydi sinemaya. Baba kalkar ve giyinmek üzere diğer odaya gider.
PGS: SENDİKAL KORKU NELERE KADİRMİŞ MEĞERSE. Sendika korkusu şirket yöneticilerinin omuzlarına ne büyük hatalar yüklüyor. Hatırlar mısınız Sn. Topçu dönemindeki Türk Hava Yolları’nda bu korku şirketin organizasyon yapısını değiştirtmişti. Türkiye’de bir ilkti. Milyarlar harcanmış Habom diye bir şirket
kurulmuştu. Amaç Teknik üniteyi daha verimli çalıştırmaktı (?) Devletin tepeleri açılış törenine geldi. Konuşmalar yapıldı. Beklenenler anlatıldı. Ancak Habom yürümedi. Nasıl olsa harcanan büyük meblağın hesabını soran da yoktu. Çalışanlar perişan oldu. Türk Hava Yolları Teknik A.Ş kuruldu. Böylelikle Teknikteki sendikal faaliyetler daha yakından takip edilebilecek, Türkçesi Teknik ünite grev yapamayacaktı. Bu çok kısa bir anlatımla Bay Topçunu pazıl oyununun kısa özeti. Yap, boz yeniden yap. Korku dağları bekler derler ya işte o hesap. Pegasus’ un iyilik meleği Bay Nane geçen günlerde çok değer verdiği çalışanlarına seslendi. Bilgiler sundu. Ve de müjdeli bir haber verdi. Ağustos ayından itibaren geçerli olmak üzere maaşlarda yapılacak olan atışla ilgili bir vardı. Maaş artışının yüzde bilgisi duyuruda yer almasa bile müjde müjdedir. Acaba bu yüzdeyi sizlerin tutumunuz belirleyecek mi demek istedi?
Her ne ise şu sendikaya üye olmalarını takiben işten çıkartılanlar kalanlara hayli iyilik yaptılar.2021 Temmuzda uygulamaya koyulacağı ilan edilen % 7 oranındaki maaş artımı Sendika sorununun netleşmesi üzerine % 15’ e çıkartılmıştı. Buna ilaveten uçuş ekibine de % 30 maaş artışı uygulandı. Yemek ücretleri 480 TL’ den 550 TL’ye daha sonra da 660 TL’ ye çıkartıldı. Bu arada çocuğu olan personele verilmekte olan ve de Pandemi ile birlikte uygulamadan kaldırılan 1 tam altın ikramiyesi yeniden uygulamaya konuldu. Bonkörlük böyle olur. Bilinen sendikal gelişme olmasaydı? Bu maaş artımları yapılır mıydı? PGS bu denli bonkör olur muydu? Verilen bu zamların Sendikal gelişmeler ile hiçbir ilgisi yok diyenler olacaktır. Bu arada biz THY patentli trollere çok rastladık Ama PGS patentlilerini hiç görmemiştik. Bu vesile ile onlarla da tanışmış olduk.
THY: O ZAMANLAR İŞTEN ONU BİZ KOVMADIK. İSTİFA ETTİ DİYORLARDI. Hatırlıyorum da bir ara THY’ de yöneticiler biz hiç kimseyi işten atmıyoruz diyorlardı. Doğruydu söyledikleri. Atmıyorlardı. Kovmuyorlardı kimseyi. Detaylı bir mobbing uygulamasından sonra, İstanbul’ da okuyan çocuğunu ve belki de çalışmakta olan eşini hiç dikkate almadan, Türkiye’mizin her yeri memleketimizdir görüşünü benimseyerek örneğin Diyarbakır’ a tayinini çıkartıyorlardı. Çalışan ne yapsın? İnsanın yerleştiği yerden kopması mümkün değil. Hayır, gitmem dese “ verilen görevi yapmamanın, kabul etmemenin cezası belli. Gidip İnsan Kayırma ( İnsan Kaynakları ) ünitesi ile görüşüp, kıdem ve diğer sosyal haklarını alarak istifa etmekten başka çaresi kalmıyordu. Sonuçta Türk Hava Yolları çalışanlarını kovmuyor. Çalışan görevinden istifa ediyordu. Evet, önemli olan ihbar tazminatı ödemeden o çalışandan kurtulmak. Bu THY’ de yaşanmıştır. Bir Çarşamba günü mesaj alır yurt dışı Müdürler. Pazartesi günü bütün devir teslim
işlemlerini tamamlayarak merkezde bulunmanız. İki günde nasıl yapılır o işlemler ben anlamam. Her ne ise İstanbul’a giderler. Onlardan ne istendiğini anlayanlar istifalarını verirler ve evi barkı toplamak üzere çalıştıkları noktaya dönerler. Yerlerine tayin edilenler gelmezler bir türlü. Bazı istasyonlarda yalnız muhasebeci kalmıştır. İstifasını veren Müdür ne yapsın ki. Yeni Müdür gelene kadar işyerine gider ve muhasebeciye destek olur. Bu da THY’ de yaşanmıştır. Bazılarına inanmak zor gelir.
YK BŞK / GN. MD İŞVEREN DEĞİL. SİZİN, BENİM GİBİ ÇALIŞAN ONLARDA. Hepimizin tanıdığı Bilal Yıldız arkadaşımız THY Yöneticilerini mahkemeye Verdi. Tabii ki Topçu Bey ve saygı değer Genel Müdür Kotil Bey başta. Bir sene süren enteresan bir dava. Konusu çalışana mobbing uygulanması. Evet, Dava sonucunda Bilal beye Mobbing uygulandığı sabit. Ancak Topçu ve Kotil Beylerle mahkemeye verilen diğer zevatın Bilal Beyin işvereni durumunda bulunmamaları ve de kendilerinin THY çalışanı oldukları noktasından hareketle Mobbing ’in bu şahıslar tarafından değil THY tarafından uygulandığı yönünde karar verdi mahkeme.
Bana bu ne diye sormayın? O zamanda anlamamıştım. Gerekçeli karar 25 sayfa. Evet, yukarıda özetin, özetinin özeti var. Okumak isteyene gerekçeli kararı gönderebilirim. Bir arkadaşım istedi gönderdim. Geri dönmedi. Elbet arayıp ne anladığını bana söyleyecektir. Konuya PGS açısından bakarsak orada Ali beyden başka işveren yok.
İŞSİZLİK, TAKİYE VE RİYA ODAKLI LAFAZANLAR ( TROLLER ) : Allah hepimizi sevgi ile yaratır. Kötülüğü ise biz yaşamda birbirimizden öğreniriz. Böyle diyor bilge insanlar. Dersimizi iyi çalışmışız ve de İyi öğrenmişiz ki artık kimse kimseyi sevmiyor.. Bir adım öte birbirimizden nefret ediyormuşçasına konuşuyor ve yazıyoruz. Asabımız hep bozuk. Martin Luther King’ in sözü yaşadığımız bu sürece ne kadar uygun. “ Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik. Ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk. Kardeşçe birlikte yaşamayı
İşimizden mutlu değiliz belki de işsiziz. “ Daha iyisini bulana kadar en iyi iş sahip olduğumuz iştir “ gibi doğru bir söze bile fazla itibar etmiyoruz.
Önemli olan insanın yalnız akıllı ve zeki olması değil. Kişinin bu akıl ve zekâyı kullanış şekli ve bu kapasiteyi hangi tarafa yönlendirdiği çok çok önemli. Evet. Allah herkese akıl vermiş. Zekâ kırıntılarını da koymuş uygun bir yerlerine. Kimine zekâ tohumunu bir tutam fazla ihsan ettiğini de kabul etmek gerek. Mutsuzluğunuzu aptalca, kendinizi ailenizi riske edecek şekilde ortaya koymayın o kadar. Unutmayınız ki, tek bir sözcük aptal mı, akıllı mı olduğunuzu anlatmak için yeterlidir ( Konfüçyüs)
Yaşamdaki birçok sıkıntının işsizlikten veya mevcut işten mutsuz olmaktan kaynaklandığını düşünüyorum. İşverenlerin bir kısmının ülkenin bu talihsizliğini istismar ettiği düşüncesi bende yer etmiş. Ve üçüncüsü ise ülkedeki işsizliğe rağmen işindeki çalışma şartlarını beğenmeyip bunu düşüncesizce ortaya koyanların, bu konuyu bırakıp kendilerini işlerine daha fazla vermelerini bir kez daha önermek arzumdan kaynaklanıyor.
Şimdi gelelim standart işsizlik konusuna. Daha Önce de ifade ettiğim üzere bu dünya ülkelerinden bir bölümün büyük, bir kısmının ise ülkedeki işsizlik yüzdesi itibarı ile orta boyutta bir sorunu. Evet; şartlar zor. Yaşamın ağır şartları, iş arama sıkıntısı ve mevcut işi kaybetme korkusu insanları yıpratıyor. İş aslanın ağzında diyorlar. Tamam, gidip işi onun ağzından alalım da aslan nerede bu ülkede? Bu şartlar altında bazılarımız işi kaybetmemek bahasına kendisini kaybetmeyi yeğliyor ve kaybediyor da. Bu türler sağlayacağı avantajları da dikkate alarak kendilerini açıklıkla afişe de ediyorlar üstelik.
Tabii ki insan çalıştığı şirketi sevmeli. İdeali yöneticilerinin de doğrularını takdir etmesi ve onlara saygı duyması. Ancak, doğru yanlış ayırımı yapmadan her söylenilene alkış tutmak ve karşı görüşte olanlara saldırmak, başka bir deyişle futbol takımı tutarcasına hareket etmek ne denli doğru bir yaklaşım bilemiyorum. Mevlana’nın bir sözü bu tür davranışlara ışık tutar. “HER ŞEYE DOĞRU DEMEK AHMAKLIKTIR AMA HER ŞEYİN YANLIŞ OLDUĞUNU SÖYLEMEK DE ZORBALIKTIR “
Yöneticisinin tabası olmayı şirketinin değerli bir çalışanı olmaya yeğleyen zihniyet içindir bu sözlerim. Bunlar döner, fırıl fırıl. Ancak kendi etrafında 180 derece dönmek hayli zor iştir. TAKİYE VE RİYA ODAKLI LAFAZANLAR bunu da beceriyorlar.
Yorumlar Tüm Yorumlar (67)