Türk Hava Yolları, Melbourne’dan sonra Sydney’e de seferlere başladı. Artık Avustralya’nın en büyük şehri Sydney, Türk Hava Yolları’nın genişleyen uçuş ağına katıldı. Bir zamanlar sadece hayallerimizde uçtuğumuz o uzak diyarlar, şimdi Türk bayrağının dalgalandığı gökyüzünde birer birer yer buluyor.
Uçak sayısı gün geçtikçe artıyor, her yeni seferle birlikte Türk Hava Yolları, “Dünyanın en çok ülkesine uçan hava yolu” unvanını daha da pekiştiriyor. Her sefer, yeni bir hikâye, yeni bir macera demek.
Düşünün, bir sabah kalkıyorsunuz, kahvaltınızı yapıyorsunuz, ardından valizinizi kapıp İstanbul Havalimanı’na doğru yola çıkıyorsunuz. Uçak, gökyüzünde süzülürken, “Neden olmasın?” diyorsunuz. Hem de Türk Hava Yolları ile! Avustralya’nın o muhteşem manzaraları altında, Türk bayrağını gururla dalgalandırarak, “Ben buradayım!” diyorsunuz.
Bu seferler sadece bir ulaşım aracı değil; aynı zamanda kültürel bir köprü, dostlukların pekiştiği bir yolculuk. Avustralya’daki Türk toplumu, artık daha kolay bir şekilde sevdiklerine kavuşacak. Yeni A350-1000’lerle süre daha da kısalacak.
Unutmayalım ki, Türk Hava Yolları’nın başarısı sadece uçak sayısıyla değil, aynı zamanda misafirperverliğiyle de ölçülüyor. Uçaklarda sunulan ikramlara ve ekiplerin motivasyonuna aman dikkat. Her şey tıkır tıkır işlerken gerek pilotların ve gerekse kabin memurlarının karşılarına güzel sürprizlerle çıkmalı.
Türk Hava Yolları’nın Sydney seferleri, bana göre sadece bir uçuş değil; bir Türk destanı. Şimdi birileri kalkıp duraklama var diyebilir. Yeni uçaklar geldiğinde, non-stop seferler başladığında ne diyecekler acaba?
Her yeni sefer, gökyüzünde yeni bir hikâye yazıyor. Uçaklar havalandıkça, hayaller de kanat çırpıyor. Tebrikler Türk Hava Yolları…
Hava Trafik Kontrolörlerinin Sabrı Sınanıyor
Hava trafiği, gökyüzünün karmaşık dansıdır. Her gün, binlerce uçak, milyonlarca yolcu… Ama bu karmaşık dansın arkasındaki kahramanlar, yani hava trafik kontrolörleri, artık sabrın sonuna gelmiş durumda. Yıllardır verilen sözler, tıpkı uçuş rotası gibi havada asılı kalmış, bir türlü yere inememiş.
Düşünün ki, bir uçak kalkış için hazır, pilotu koltukta, yolcuları heyecanla bekliyor. Ama hava trafik kontrolörü, o anki karmaşanın ortasında, verilen sözlerin ağırlığını omuzlarında taşıyor. “Daha iyi çalışma koşulları, maaş iyileştirmesi, ek gösterge, daha az stres…” diye verilen vaatler, birer birer rüzgârla savrulmuş. Verilen sözler, uçuş planları gibi, birer birer iptal edilmekte. Nerede sözünün arkasında duracak bir zat?
“Sözler, rüzgârda uçuşan kağıt uçakları gibi…”
Hepsi birer birer düşüyor, ama kontrolörlerin sabrı, bir uçağın iniş takımları gibi yere inemiyor. İşin özeti, durum içler acısı. Kontrolörler, gökyüzünde uçuşları koordine ederken, kendi hayatlarında bir tür kaosun içinde debeleniyorlar.
Hava trafik kontrolörleri, yalnızca birer meslek mensubu değil; aynı zamanda güvenliğin, düzenin ve disiplinin teminatıdır. Ama gelin görün ki, bu teminatın temelleri, sürekli olarak sarsılmakta. Yıllardır bekledikleri iyileştirmeler, birer hayalden öteye geçememekte.
Sadece iş yükleri değil, psikolojik baskıları da had safhada. Bir kontrolör, bir uçağın inişini yönlendirirken, aynı zamanda kendi geleceğini de düşünmek zorunda kalıyor. “Acaba bu yıl da sözler tutulacak mı?” sorusunun yanıtı, her geçen gün daha da belirsizleşiyor.
Hava trafiği kontrolörleri, birer kahraman ama aynı zamanda birer kurban. Sözlerin tutulmaması, onları yalnızca hayal kırıklığına itmekle kalmıyor, aynı zamanda motivasyonlarını da yerle bir ediyor. Uçuş güvenliği, sadece teknik bir mesele değil; aynı zamanda bir insan meselesi. Kontrolörlerin ruh hali, gökyüzündeki her uçağın güvenli bir şekilde iniş yapabilmesi için hayati önemde. Bunu kaç defa yazdık, çizdik.
Hava trafik kontrolörleri, artık sabrın sonuna gelmiş durumda. Verilen sözlerin tutulmaması, sadece bir meslek grubunu değil; tüm havacılık endüstrisini tehdit eden bir durum. Bu gidişat, bir an önce değişmezse, gökyüzündeki o karmaşık dans, bir kâbusa dönüşebilir.
Umarım, yetkililer bu durumu daha fazla görmezden gelmez ve kontrolörlerin sesine kulak verir. Gökyüzünde uçan her uçağın arkasındaki kahramanlar, artık huzur içinde çalışmayı hak ediyor. Unutmayalım ki, güvenli bir uçuşun arkasında, her zaman bir kontrolör vardır… Ve onların sabrı, artık sona ermek üzere. Benden söylemesi!
Alanında İz Bırakanlar
Geçtiğimiz Cuma, İstanbul’un tarihi ve kültürel dokusunu yansıtan Rami Kütüphanesi’nde, “Alanında İz Bırakanlar” ödül gecesinin 10’uncusu gerçekleştirildi.
Gecede, farklı alanlarda iz bırakan birçok kişi ödüllendirildi. Onur, vefa, kültür sanat, edebiyat, eğitim, sağlık, siyaset, gazetecilik ve sosyal medya gibi birçok dalda ödüller verildi.
Ödül alanlar arasında benim de yer aldığım “Alanında İz Bırakan Gazeteci” ödülü, benim için büyük bir onur.
Gazetecilik, sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir sorumluluk. Her hafta kaleme aldığımız satırlarda, çalışanların sesini, sektörün nabzını ve ihtiyaçlarını gündeme getirmekle yükümlüyüz. Bu ödül, yalnızca benim değil, bu mesleği icra eden tüm gazetecilerin emeklerinin bir yansıması görülmeli.
Bu hafta yine yoğun bir program var. Gelişmelerle haftaya görüşmek dileğiyle.
Herkese güzel bir hafta dilerim.
Serdar BAŞAĞAOĞLU
[email protected]
Yorumlar