Türk Hava Yolları A.O 15 gün içinde bir eski Genel Müdürünü ve bir Eski Genel Müdür Yardımcısını kaybetti. Her ikisi de Türk Hava Yollarına uzun seneler hizmet etmiş kimselerdi. Türk Hava Yolları tepe yöneticilerinin törene iştirak ederek eski çalışanların ve ailenin acısını paylaşmalarını beklemiyorduk. Ama Eski Genel Müdürümüz Atilla Çelebi Kaptanın cenaze törenine bir çelenk göndererek THY’ yalnız amblemi ile olsa da temsil ettiler. Bunun için teşekkürlerimizi sunuyoruz
Ben Türk Hava Yollarının 4 sene Tanıtma ve Halkla ilişkiler Başkanlığını yaptım. Bizim çalıştığımız dönemde de eski yönetici ağabeylerimizi yitirdiğimiz de oldu haliyle. Yönetim Kurulu Başkanlarımız veya Genel Müdürlerimiz mutlaka törenlere iştirak eder ve şirkete yıllarını vermiş olan yöneticilerine veda ederlerdi. Kendileri törenin yapılacağı şehirde değillerse onları temsilen şirket yönetiminden biri törende bulunur ve şirket bir çiçek veya bağış çelengi ile THY mensuplarının ve üzüntülü ailenin acısı paylaşılırdı. Bizim gördüğümüz ve alıştığımız usul ve nezaket bunu gerektirirdi. Ve bunu organize etmek Tanıtma ve Halkla İlişkiler Başkanlığının göreviydi. Şimdi bu görevi kimler yapıyor bilmiyorum.
Gel gelelim THY yönetimi kuruma senelerdir hizmet etmiş Genel Müdür Yardımcısı seviyesinde bir yöneticisi olan Vural Akgün için bu usul ve nezaketi uygulamadı. Cenaze törenin de sektör şirketlerinin çelenkleri mevcuttu. Her ne kadar Türk Hava Yollarını temsilen bir yöneticinin törene iştiraki beklenmediyse de gönül ve gözler tabii ki Sn. Akgün’ün senelerini verdiği THY’ nin bir gönderisini aradı.
Vural Beyin cenazesine eski Genel Müdürümüz Yusuf Bolayırlı ile birlikte gittik. Namaza yakın bir kez daha baktım Türk Hava Yollarından gelen bir çelengi görebilmek ümidi ile. Yoktu. Aklıma Türk Hava Yolları A.O adına ( ödeyen hanesine Çetin Özbey yazdırarak ) bir bağış çelengi yaptırmak ve daha sonra da o makbuzun resmini bu konuda yazacağım yazının bir yerine koymak geldi. Daha sonra düşündüm ki bu konu ile ilgili Sn. Bolayırlı’ yı zemmederler. O yaptırdı bile diyebilirlerdi. Kendilerinden görmedikleri eski bir Genel Müdürü yıpratmak bir türlü THY mensubu olduklarını düşünmediğim bu günün yönetici takımına daha cazip gelirdi mutlak. Bu düşünce ile vazgeçtim. Vural ağabey sağ olsa eminim ki buna gülerdi.
Evet, THY’ nin bu davranışına ayrımcılık vb. bir isim takmak istemiyorum. Ama gönül rahatlığı ile vefasızlık, ihmal vb. şeyler söyleyebilirim. Bu bir teamül ve nezakettir. Ve de kimse kimseyi, teamüllere uymaya, vefalı ve nezaketli olmaya zorlayamaz.
Başlıktaki söz çok şey söylüyor.”Kurumlardaki karakterler ne kadar kuvvetliyse, kurum vefasızlığa o kadar kapalı olur” Bu sözün Tersini söylemeğe gerek yoktur herhalde. Evet, tersi aynen bu günkü resimdir.
Değerli ağabeylerimize, sayın yöneticilerimize rahmetler diliyoruz. Onları hiç unutmayacağız.
SKYLIFE: ÜLKENİN EN BÜYÜK TURİZM NEŞRİYATININ İSTİSMARA AÇIK BİR TAHSİLÂTSİSTEMİ UYGULAMASI İLE ÇÖKERTİLMESİ (*)
SKYLIFE denince akla ilk gelen Türkiye’mizin en önde gelen en popüler Turizm yayını olduğudur.THY’ nin eskiçalışanlarının aklına ise söz konusu dergiyi Türk Hava Yolları Magazin ismi altında ilk kez yayımlayan THY Tanıtma ve Halkla İlişkiler eski Başkanı Uçal Dalgıç ve Basın ve Halkla İlişkiler eski Müdürü Engin Öktemer gelir. Malum her konuda verilen / alınan ilk nefes önemlidir. Konusu her ne olursa olsun bir şeyi yoktan var etmek zor iştir.Uçal ve Engin beylerin yanında çalıştığım dönemde ve de daha sonra ünitenin sorumlusu olduğum süre zarfında benim de çorbada bir fiske tuzum olmuştur herhalde.
O dönemlerde SKFLIFE reklamlarını THY bizzat alır, reklam bedelleri THY hesabına yatırılır ve bu konuyu Engin bey ve rahmetli duygu Tamer kardeşimiz takip ederdi. Uygulanan sistemi aşağıdaki görselde anlatmaya çalıştım.
SKYLIFE karda mıydı zarar damıydı? Bunu bulmak için uzun hesaplar yapmaya sayfalar dolusu müfettiş raporları hazırlatmaya gerek yoktu. Durumdan vazife çıkartan ve açık bulmakla görevlendirilen bir müfettiş bu konuda sayfalarca rapor hazırlamıştı. Her yılın her ayı için üretici kuruluşa ödenen meblağ tek kalem halinde kayıtlarda haliyle mevcuttu, Tabii reklam gelirleri de. Gelir giderden fazla ise neşriyat hali ile zarar da değildi. Yaptıkları soruşturmanın amacı geçmişin açığını aramakla birlikte neşriyatın çalışma sistemini değiştirmekti. Değiştirdiler ve bu günlere geldiler. Artık SKYLIFE yok.
Skylife, JetLife ve Sunny Times gibi havayolu dergilerini 2003-2009 yılları arasında bünyesinde barındıran Cordis
Media Group’un başkanı Arif Nihat Dursun’un, ”Mezat” isimli romanından bir pasaj.
“‘Bana destek olun,’ dedi. Bu kadar para yatırıp medya grubu kurduk. Kendilerini rahatsız edecek, hatta etme ihtimali olan hiçbir şeyi onaylarını almadan yayınlamadık. Bir sürü dosya geldi, hasıraltı ettik. Askerlerle bunlar için ters düştük, göğüs gerdik. Muhalefet aleyhinde hafiyelik yapıp yayınlamakla tehdit ettik. İhalelerde ‘girin’ dediler girdik, ‘ yok, girmeyin buna,’ dediler, girmedik. O da olmadı ‘yardım’ adı altında gösterdikleri banka hesaplarına rüşvetler yatırdık. İsviçre’ye para transferlerini kendi özel jetimizle yaptık. Daha ne yapmamızı istiyorlar? Anlamıyorum! BKNZ : http://www.babil.com/urun/mezat-kitabi-arif-nihat-dursun
Evet, konuşan 3 ncü adam üstü kapalı bir şekilde iktidarın/şirketin ihale düzenini eleştirmiş ve bu sisteme her türlü hizmet etmesine rağmen söz konusu dergilerin yayın haklarının kendisinden alınmasına duyduğu kızgınlığı dile getirmiş. Bu da işbirliği yapılan insanın kalitesini göstermez mi?
Skylife dergisinin 2003 yılından günümüze kadar kamuoyundan saklanan gerçeklerinin mevcudiyeti biliniyor. Diğer yandan ise Arif Nihat Dursun’un şirketin ihale düzeni hakkında, romanında konuşturduğu 3.cü şahsa yaptırdığı itiraf niteliği taşıyan konuşma bunu teyit ediyor. Evet, asıl mesleği doktorluk olan ve o tarihte dergicilik piyasasında esamisi bile okunmayan bu kişinin, 2003-2009 yılları arasında bu çalışmadan aslan payını aldığını açıkça ortaya koyuyor.
2002 yılı sonunda el değiştiren THY üst yönetimi ayağının tozuyla Skylife dergisinin 2001 yılındaki ihalesinin saydamlıktan uzak, taraflı ve ayrımcı yapıldığı iddiasıyla soruşturma başlatmıştı. Zaten sadece ortalığı toza dumana bulamak ve bu karmaşada SKYLIFE’ ın yapım sistemini değiştirme maksadıyla yapılan soruşturma neticesinde düzenlenen rapor, dönemin Genel Müdürü Abdurrahman Gündoğdu tarafından İşleme konulmamıştı. Zira amaç hasıl olmuş ve o karmaşada sistem değiştirilmişti. Soruşturmadan konu edebilecekleri geçmiş yönetimi suçlayacak bir bulguya rastlanmamıştı.
THY’nin, o tarihlerde yılda bir milyon iki yüz bin adet (ayda 100 bin) basılan dergisi Skylife’in basım, ciltlenme ve dağıtımı işi ücret karşılığı ihale ediliyor, reklam gelirleri ise yukarıda yer alan görselde belirtildiği üzere THY de kalıyordu.
Yeni THY yönetimi bu sistemi tamamen değiştirmiş ve istismara imkân veren bir sistem ile çalışmayı yürütmeğye başladı. Sonuç ortada.
Evet, THY Ağustos 2003 de, derginin hazırlık ve basım işini 3 yıllık bir süre için İhale sonrası ismi değiştirilen “And Danışmanlık Eğitim Yayıncılık ve Organizasyon Ltd. Şirketine” yani Doktor Arif Nihat Dursun’a ihale etmişti. Yani Skylife’i hazırlayıp basacak olan And Danışmanlık, THY na, 12 taksitte yıllık 3 milyon 612.000 dolar (KDV hariç) ödeyecek, karşılığında da derginin bütün reklam gelirleri And Danışmanlık Şirketine kalacaktı.
THY Genel Müdürü Abdurrahman Gündoğdu’ nun, yıllık 2 milyon dolar net karı, 6 milyon dolar cirosu olduğunu açıkladığı Skylife dergisinin, o tarihlerde bir sayfasının bir aylık reklam geliri yaklaşık 30.000 dolardı ve aylık basılan herbir sayıda, en az 60-65 reklam sayfası vardı. Kaba bir hesapla, Skylife’in 1 yıllık reklam geliri (cirosu) yaklaşık olarak 23-25 milyon dolar tutuyordu. Böylece THY ilk zenginlerinden birinin yaratılmasına yardımcı olmuştu. Acaba ganimetin ne kadarı Arif Nihat Dursun’a bırakılmıştı? Ve ne kadarı Dursun’un kitabındaki belirttiği hususlar için sarf edilmişti. Orası meçhul. Tabii kitaptaki ifadeler doğruysa.
Bu mutlu birliktelik, ikinci 3 yıllık dönemde de devam etti. Artık kimse Skylife ihalesinin saydamlıktan uzak, taraflı ve ayrımcı bir ihale olduğunu söyleyemiyordu ve bu rahatlıkla Arif Nihat Dursun, 2006 yılındaki ihalede, 2006-2009 dönemi için THY’ye ödediği parayı 500.000 dolar/ ay’a çıkarmıştı.
Ancak, son sene yani, 2009 yılı geldiğinde, işteki karlılık piyasada fark edilmiş ve bunun doğal sonucu olarak
başka kuruluşlar da konuya eğilmişlerdi. Bu kuruluşları tanıyan ve ilişkileri hakkında bilgi sahibi olan Arif Nihat Dursun, ihalenin artik kendisine verilmeyeceğini anlamıştı. Ve son yılın taksitleri olan kimilerinin 1,5 milyon USD
Kimilerinin ise 4 milyon dolar olarak bahsettiği meblağı Türk Hava Yollarına ödemeden ortalıktan tebahhur etti Amerika yolunu tuttu.
Bu kapkaç o tarihte derginin gelirlerini takip etmekten sorumlu olan bölümün Başkanı Hamdi IRMAK ile THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi TOPCU’nun, makamında tekme tokat kavga etmelerine neden oldu. Herhalde birileri Hamdi Irmak’a telaşlanmamasını AND’ ın bu meblağı ödeyeceğini söylemişti önceleri. Tersi olunca ne yapsın Hamdi Irmak? YK Başkanı ile yapılan bu kavganın başka ne tür bir nedeni olabilir ki? Ve de tabii kaybeden, küçük Hamdi oldu. Hamdi TOPÇU’nun el-ensesini yiyen Hamdi IRMAK, THY den kovuldu.
Arif Nihat Dursun’a kaptırılan paraların geri alınıp alınmadığı bilinmiyor. Ancak, THY’nin kütüphanecilik mezunu, kerameti kendinden menkul, Erzincanlı eski belediyeci Kurumsal İletişim Başkanı Zeki CUKUR, Hamdi IRMAK’ tan boşalan koltuğa oturtulduktan sonra yapılan Skylife ihalesine ilişkin olarak yaptığı açıklamada:
İhaleyi kazanan (?) İnfomag şirketinin, THY’ye bu 3 dergi için KDV hariç aylık 605 bin TL bedel ödeyeceğini, bunun da Türkiye şartlarında çok önemli bir meblağ olduğu hususlarını kamuoyu ile paylaştı. Evet, kırk yıllık Kurumsal İletişim uzmanı (?) Zeki ÇUKUR böyle dedi.
Infomag’ın o tarihte uyguladığı reklam tarifesine göre; daha pahalı olan kapak dışında, Skylife da bir sayfa reklamın fiyatı 30 ila 40 bin TL arasında değişiyordu.. Bu fiyatlar, Skylife Business ve Anadolu jet Magazine dergilerinde biraz daha ucuzdu. Sonuç olarak, önceki ihalede aylık 500.000 dolar (yaklaşık 1,5 milyon TL) gelir getiren ve o günlerde aylık 250-300 bin adet basılan, yani baskı sayısı aradan geçen 10 yılda 3 kat artan Türkiye’nin en büyük dergisi Skylife ile kardeşlerinin ucuza gidip gitmediğini siz hesaplayın artık.Ya da en iyisi Zeki Beye sorun.
Aslında, en iyisi, İnfomag Şirketi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turan’ın da ilk romanını yazmasını bekleyelim.
Daha sonra Skylife dergisinin hazırlık ve basımı çok ilginç bir ittifaka verildi. Airporthaberin yazdığına göre, daha önce Infomag şirketinin tek başına aldığı ihaleyi, Gürsoy Holding’e bağlı Müessese, Ethem Sancak’a ait Türk Medya ve Doğan Ofset kazanmışlar. Haberde ihale detayları yok. Bir ihaleyi kazanan 3 firma. Başka bir deyişle SKYLIFE pastasının üçe bölünmesi.
Her ne ise takip eden senelerde Skylıfe’ ın gidişatı pek farklı olmadı ki; çalışanlar 15 milyon dolarlık bir kayıptan bahsediyorlar. Doğrumu, yanlış mı bilmem. Dört Milyon USD 15’in içinde mi onu da bilmem. Bu ne zaman mı belli olur? Türk Hava Yolları “ Tahsil edilemeyen alacaklarının detaylarını açıklamaya mecbur olunca. THY’ nı buna kim mecbur edecek? Adamlar hissedarlarına bile açıklama yapma mecburiyeti hissetmiyor. Bildiğim tek şey var ki; bu konuda Türk Hava Yollarının imdadına Pandemi yetişti ve SKYLIFE’ ın yayınına bu bahaneyle son verildi. Sebep oldukları karmaşayı akılları sıra böylece ortadan kaldırdılar. Ve de Türkiye’mizin en büyük turizm dergisi yayın hayatından sessiz sedasız çekildi. Doğru dürüst haber bile olmadı.
Bir mecmuanın kalitesini ve okunabilirliğini muhafaza edebilmesi için içerisindeki toplam reklam sayfasının neşriyatın toplam sayfa adedinin %30’ nu geçmemesi şarttır. Bunu tüm yayıncılar doğrulayacaktır. Takdir edersiniz ki neşriyatın her sağ sayfasında bir reklam bulunmasının, neşriyatta işlenecek konuları nasıl kısıtlayacağını ve de bunun okur açısından ne denli sevimsiz olacağını takdir edeceğinize eminim. Evet, şayet elinizde mevcutsa 2002 -2003 yıllarına ait bir Skylıfe dergisi ile daha sonraki yıllara ait herhangi bir SKYLIFE’ ı karşılaştırabilir ve daha fazla reklam alabilmek için derginin kalitesi ile oynanıp oynanmadığını anlayabilirsiniz.
2003 yılında THY tarafından tertip edilen ihaleye iştirak etmek için şartname alan bir kuruluşun sahibi ile görüşmüştüm o senelerde. Şartnameyi gördükten sonra ihaleye iştirakten vazgeçmişti. Nedeni ise istenilen teminatları karşılamasının mümkün olmadığıydı. Benim anlayamadığım ise bu denli ağır teminatlarla şekillendirilen bir ihaleyi kazanan firmanın THY’ nin 1,5 veya 4 milyon Dolarını ödemeyip nasıl sırra kadem basabildiğiydi? Türk Hava Yolları Yöneticileri bu formatta yapılan ihalede SKYLIFE’ ın birim fiyatını bilseler ve muhtemel reklam gelirini hesaplayabilseler bu ihaleyi bağıtlamaya çekinirlerdi. Her ne kadar Türk Hava Yollarının Saygın Yöneticileri, itham edilmekten korkmuyorlar ve de soruşturulmaktan çekinmiyorlarsa da bu tablo çok netti.
Her ne ise, olan olmuş biten bitmiş. Hepimiz oturup Türk Hava Yollarının her yıl artan şüpheli alacak detaylarının açıklanmasını bekleyeceğiz. Mutlak o gün bir şekilde gelecektir. Belki o zaman SKYLIFE konusu da netlik kazanır, AND’ nin kaç milyon Dolarla ortadan kaybolduğu da. Ve de bu meblağın yüklenici kuruluşun teminatına el konularak şüpheli alacağın neden tahsil edilemediği.(?) hususu ile birlikte. En önemli nokta budur. Gerisi kendiliğinden çorap söküğü gibi gelir.
Türkiye’ nin en mükemmel, sesi en çok çıkan ve her kıtada duyulan bu Turizm yayınının çöküşü işte böyle şekillendi. O yayını bu hale getirmek özel bir kabiliyet isterdi.
Bu güzel neşriyatın çöküşünde kimin katkısı varsa, ihmali ve kibar bir deyimle hüsnüniyetsizliği (?) mevcutsa bir gün onlardan hesap sorulmasını temenni ediyor ve diliyorum.
(*) Bilal Yıldız beyin notlarından faydalanılmıştır.
Yorumlar Tüm Yorumlar (38)