THY hayali ile başlayıp THY’nin hayalleri söndürdüğü bir hikayenin kahramanından bahsedeceğim. Tam yirmi gün önce THY’nin pek muhterem(!) yönetim kurulu başkanı İlker Aycı’ya çağrı yapan bir yazı kaleme almıştım.
Bir yandan çalışanlarının işine son veriliyor, diğer yandan çok sayıda kabin memuruna eğitim verip işbaşı yaptırılmıyor, bir başka yandan ise yüzlerce kabin memurunu eğitim adı altında uçurmaması garip şeylerin zuhur bulduğunun göstergesi diye düşünüyorum. Öte yandan bir dedikodu aldı başını gidiyor.
İstanbul Havalimanı işletmecisi İGA’nın Ceo’su Kadri Samsunlu büyük bir reklam kampanyası ile havalimanına gelen yolcuları bilgilendirme amaçlı ask me “bana sor” adlı bir hizmet başlatmıştı. Aynı hizmeti TGS’de başlatmıştı. Ancak gel gör ki hepsinin işine son verilecek, veriliyor.
Bir dramın parçası olmak ister misin Sayın İlker Aycı? Bir hayatı kurtarmak ister misin Sayın İlker Aycı? Bir acıklı yaşam öyküsünün parçası olmak ister misin İlker Aycı? Hayata tek başına tutunmak isterken işten kovduğunuz bir gencin üzüntüden kanser olan hücrelerinin yenilenmesi için önder olmak ister misin İlker Aycı?
Kırmızı halılı THY yine zarar açıkladı. Açıldıkça açılan THY’de zararın önünü hangi formül kesecek bilemiyorum ama İlker Aycı’nın tek başına üstlendiği sorumluluğun altından kalkabileceğini hiç mi hiç sanmıyorum.
THY Genel Kurulu’ndan sonra iştiraklerin genel kurulları merak ediliyor idi. THY’den sonra en çok istihdam sağlanan TGS benim için önemli bir merak konusu idi. Ve nihayet geçen hafta sessiz sedasız TGS’nin genel kurulu yapıldı ve sürpriz iki isim yönetim kuruluna girdi.
İnsan doğuştan şanslı olacak. Biraz bilgi, çokça da çevren olunca devamı gelmemesi gibi bir şey söz konusu olamaz. Ha bir de istemeyi bileceksin. Hüseyin Keskin’den bahsediyorum. Çiçeği burnunda DHMİ Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Hüseyin Keskin.
Her sabah uyandığımda “Umarım bugün havacılık için kötü şeyler duymam” diyerek başladığım günde, maalesef çirkince, çirkefçe şeyler oluyor. Bu bazen sektörün tamamını kapsayan hadiseler olarak zuhur ederken, bazen de şirketsel dalgalanmalar olarak karşımıza çıkıyor.
“Bu adam neden sürekli olumsuz şeyler üzerine yorumlar yapıyor” diye aklınızdan geçebilir. Doğrudur, biz yeri geldiğinde alkışlamayı biliriz. Şu sıralar kötü gidişin iyi alkışçısı çok işte o yüzden tüm görev bize düşüyor. Kenara not koyuyoruz ki, milletimiz ve havacılık kamuoyu bilsin, görsün ve kaydetsin.
Dediğime geldiniz mi? Bir dönem FETÖ alçağının yapılanmasını, şakirtleri, FETÖ’nün THY’ye kiraladığı araçları, içerideki dışarıdaki adamları yazmış ve bizi kötü ilan etmenize sebep olmuştuk ama yaradan bizi sizin karşınızda haklı çıkartmıştı.
Açık ve net söylüyorum. Cumhurbaşkanı uzun süredir mercek altında tuttuğu Türk Hava Yolları yönetimine neşter atıp hem İlker Aycı’yı hem de Bilal Ekşi’yi görevden alır veya ikisine da ayar verecek, kendinize gelin diyebilecek bir kişiyi icraya koyar diye düşünmüştüm.
Bildiğim kadarı ile tam tamına 150 bin TL maaş alıyor THY’den. Yanlışım var ise kendisi düzeltsin. Bir eli yağda diğer eli balda. Ona düşen THY’yi dünya çapında bir havayolu yapmak idi ama THY’nin çapı da düşüyor, yolcu sayısı da düşüyor, yıldızı da düşüyor. Düşmeyen tek şey maaş ve artarak devam eden şatafatlı yaşam.
Değerli okurlarım, bayram tatili sırasında yazdığım yazı ve sosyal medya hesabımdan paylaştığım yazı gündemi oldukça meşgul etti. Amacımızın THY’yi karalamak olmadığını, THY’nin başımızın tacı olduğunu söylemeye bile gerek duymazken; konuyu başka yönlere çekmek isteyenlerin algı yönetimi yapmaları karşısında birkaç söz söylemeye ihtiyaç var.
Elbette son bir haftadır yaşanılan gelişmeleri kamuoyu kadar sizler de takip ettiniz. Gelinen noktada yöneticilerin kendine çekidüzen vermesi gerekirken halen olup biteni çarpıtma çabası içine girmelerini anlamış değilim. Kurum bizim kurumumuz, ülke bizim ülkemiz.
Uyarıyorum, uyarıyorum bir türlü olmuyor. Düzelmiyor, düzeltmiyor! Üstüne üstlük kraliyet ailesine katılan kraliçenin hükümranlığı koca kurumu yönetir hale gelmiş durumda. Bir dediği iki olmuyor, arkadaşları sorgusuz -sualsiz, imtihansız-mülakatsız ballı, börekli maaşlarla istihdam ediliyor.
Evet, evet son kerte. İnanıyorum değişim zamanı geldi. El alem, cümle alemin kanaati bu yönde. Ama nerelerde nasıl değişiklik yapılmalı bunu birazdan yazacağım. Tepeden tırnağa doğru mu, tırnaktan tepeye doğru mu onu da yazının içinde bulursunuz.
Mimarisine diyeceğimiz yok, yapanlardan, tasarlayanlardan Allah razı olsun. Lakin olumsuzluk yaşamayacağız diye kimse beklemesin. Geçtiğimiz hafta yaşadığımız ani hava değişimlerinde meydana gelen aksaklıklar gibi. Ama burada Hava Trafik Kontrolörleri’ne ayrı parantez açmak, ayrı not vermek lazım.
Bu ülkede ne gazetecinin ne de gazeteciliğin bir anlam taşımadığını hepimiz bilmekle beraber telaffuz etmede korkaklık gösteriyoruz. Bana göre gazeteciliğin tanımı adice yalakalıktır. Niye bunları yazıyorum birazda anlayacaksınız. Eğilip, bükülmeyenlere selam olsun.
İstanbul Havalimanı ile ilgili herhangi bir olumsuzluğu sadece kendinize ait sosyal medya hesabından paylaşınca hemen tepki yağıyor. Anladım ki her türlü pislik muteber olsun, bu pisliklere göz yumanların veya dikkatli olmayanların yanına kar kalsın, bunları dile getiren bizler de ülke düşmanı olalım.
Mayıs ayı THY için çok önemli. Yeni yönetimin şekilleneceği bir dönem diyebilirim ve öyle duyumlar alıyorum ki kökten bir değişimin sinyalleri gibi. Mesela YK üyelerinden gidecek olanları net söyleyebilirim. Değişim rüzgarı esecek de diyebiliriz.
İki koldan aynı anda ve aynı istikamete uçakların inişini görünce hoşumuza gitmiyor değil. Keyif alıyoruz. Ama gel gör ki şikayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Önce “waste” diye anlaşılan oysa orijinalinde “vaste” olan yaklaşma chart’larındaki noktadan rahatsızlık duyan pilotlardan bahsetmek istiyorum.
THY ile Hava-İş arasında imzalanacak olan Toplu İş Sözleşmesini detayları olmasa bile ana hatları ile AirportHaber farkı ile henüz sözleşme imzalanmadan okuyucularımız ile paylaştık. Önemli farklar olduğunu anlamış olmalısınız. Birazdan bir kez de ben hatırlatacağım.
“Oh oh” rahatladınız mı? Yüreğiniz yağ bağladı mı? Muradınıza erdiniz mi? Atatürk Havalimanı’na inen-kalkan uçaklarda duyulan “Atatürk Havalimanı, Atatürk Airport” kısacası “Atatürk” adı geçen anonslarını susturduğunuz için mutlu musunuz? Yüreğinizi bilmiyoruz ama bizim yüreğimizdeki Atatürk sevgisi her geçen gün daha fazla harlanıyor.
Nankör hayat ve nankör dünya. Makamlara duyulan yalakalık, insanlara duyulan saygı ve sevgi ile yer değişse o kadar yaşanabilir bir dünya oluştururuz ki. Ama maalesef mumla arasanız bulamazsınız. TAV hikayemiz sona eriyor ama benim için “eşek öldü ortaklık bitti” asla olmayacak. Ben ilelebet unutmayacağım dostluklarımı.
Dile kolay tam tamına 28 yıl. Anılarla, acılarla, sevinçlerle, üzüntülerle geçen onca seneler. Günaydın Gazetesi’nin muhabirlerinden biri iken, aynı gazetede mesai arkadaşım Mürteza Akkaya’nın hasta olması ile geçici olarak geldiğim havalimanına adeta demir attım.