Geçen haftaki yazımın başlığı "THY yazmaktan gına geldi" şeklinde idi. Gerçekten de sivil havacılığın çok sayıda sorunu varken, havacılığın THY'den ibaretmiş gibi sürekli yazılmasını doğru bulmadığımı bir kez daha ifade etmek isterim. Ama gel gör ki yakanızı bırakmıyor THY. Sonra da "gel de yazma" diyorsun kendi kendine.
Her hafta haberlerimizin yarısından fazlası THY ile ilgili. THY şöyle yaptı, THY böyle yaptı, THY pilotu pas geçti, THY'de taciz, THY'de teknik arıza. Falanlar, filanlar. Havacılığı yorumlayan bizlerin de iki yazısında birinde mutlaka THY vardır. Hele Sefa İnan, THY geçmeyen yazısı bir elin beş parmağını geçmez. Şimdi aklınızdan şöyle geçiyor. "Ama havacılığın bilmem kaçı THY."
Türk Hava Yolları'nda yapılan grevin sonuçları ortada. Hava-İş Sendikası bu grevden dolayı bir ayağı topal dolaşıyor. Yani sekerek yürüyor. Sağ ayağına sıktığı kurşunun yaraları kabuk bağlamadan ve THY grevi başarısızlıkla devam ederken ikinci kurşunu da sol ayağını sıkmak için hazneye mermiyi sürmüş bile. Ben buna ayağa kurşun sıkmak yerine beyine kurşun sıkmak derim artık.
Erittin, bitirdin sendikayı. Kendi şahsi hırslarınla, hem çalışanları hem etrafındakileri bezdirdin. İyi bir sendikacı olabilirsin, iyi bir hatip olabilirsin. Ama emin ol ki hiçbir zaman ileri görüşlü olamadın. Dünya değişirken sen değişemedin. Yenileyemedin kendini. Hala o 1975'lerdeki astsubay okulundaki militanvari eylemlerinde kaldı aklın. Ama artık çağ değişti be adamım. Yemiyor kimse söylediklerini. İletişim ışık hızını da geçti. Ağzından çıkan dünyanın diğer ucundan duyuluyor hemencecik.
Grev kırıcısı, yönetim yalakası, iktidarın adamı, yandaş medya ve daha bir çok benzetme. Bunlarla suçlandık. Yetmiyor her ağızdan bir ağız dolusu küfür çıkması gerekirken bin ağız dolusu küfürlere gark oluyoruz. Üç beş çapulcudan ibaret bu küfürbazlar ve yakıştırma ustaları aslında kendilerinde olan meziyetleri başkaları ile paylaşma derdindeler. Oysa işin özünü kaçırıyoruz. Yapılması gerekeni, sorunun toptan çözümünü getirecek çalışmayı ne yazık ki yapmıyoruz.
Acıyorum harcanan bu paraya. Ve diyorum ki "Değmez, günahtır. Bu kadar para ile neler yapılmaz ki?" Kaldırın şu geleneği veya başka bir formül bulun. 10 trilyona çok şeyler yapılır. Sizin yaptığınızı rekabet ettiğiniz firmalar yapmıyor.
Kimse alınmasın gücenmesin. Grevi başarısızlıkla devam eden Hava-İş Sendikası en küçük umuttan yağ çıkartmaya çalışıyor ama nafile. Başta sendika olmak üzere mevcut durumda halen greve bulunanların inançları bile kalmamış durumda. Sendikanın son hamlesi bile acınacak bir durumda idi. 24 saat eylem kararı bile etkili olamadı. Güven bitince, ağzınızla kuş tutsanız ile yaramıyor. 24 saatlik eylemde 24 kişinin olmaması sendika yönetiminin bittiğinin resmidir.
Yaz sezonu havayolu şirketleri için en yoğun dönemdir. Bu dönemde uçakların en kısa rötarı bile tüm uçuş planını etkileyecek bir dizi olayları beraberinde getirir. Yıllardır bu rötarları ve rötar haberlerini Atatürk Havalimanı için hem yazarız, hem yaşarız hem de nahoş hadiselerine şahit oluruz. Bu durum THY ile özdeşleşmiş bir resim olarak hafızalarımızdaki görüntüsünü koruyor. Oysa bu yıl çok farklı oldu. Bu yıl rötar kabusu Pegasus Havayolları'nda hortladı. Nedenlerini aşağıda sıralayacağım.
Türkiye'de garip şeyler oluyor. Ve bu garip şeyler maalesef havacılığımıza da sıçradı. Devamı da gelecek gibi görünüyor. Milli değerlerimize sahip çıkamamışken onları birer birer harcama yoluna gidiyoruz. Son oyun THY üzerine oynanıyor. Bütün bu oyunları demokratik talep kisvesi altında gizlemeye çalışanların aslında neyin peşinde oldukları herkesin malumlarıdır.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi çok başarılı işlere imza atmış olsa bile bir o kadar da başarısız uygulamaları, deyim yerinde ise zorbalıkta üstüne hiçbir kurumu göremezsiniz. 18 uçaklık bir park alanı için milyon dolarlık yatırımlara "Hadi pılınızı pırtınızı alın gidin" diyecek kadar da gözü dönmüş bir amatörlük gösterisinde bulunuluyor.
THY’de iş barışını yerle bir eden 305 konusu yargının kararıyla yeni bir boyut kazandı. Yargıtay’ın verdiği karara rağmen ilk günden beri tutumunu değiştirmeyen THY’de herhangi bir etki yaratmadı. 29 Mayıs 2012’de THY ne ise bugün de o. İşte aylardır bizde bunu söylüyoruz. “THY karar değiştirmeyecek” diyoruz.
FLY, TARHAN, GOLDEN, INTER, BEST, WORLD FOCUS, TURKUAZ ve son olarak SKY Havayolları kapısına kilit vurdu. Arada kaçırdıklarım var mı onu da hatırlamıyorum. SAGA Hava Yolları'nın suyundan elektriğine kadar kesik. Ruhsatı askıya alındı. Son nefesinde denebilir. Borajet arkasındaki güçlü işadamından dolayı ayakta kalmaya çalışıyor. ULS'de çokça personel işten çıkartıldı. Büyüyen havacılıkta çürüyen havayolu şirketleri. Nerede büyüdük nerede küçüldük, neden büyüdük nasıl küçüldük?
Türk Hava Yolları çalışanlarının bir kısmının katıldığı grev 15 günü aştı. Aştı da ne oldu? Hem greve katılanlar hem de sendikanın pusulası şaştı. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Sendika başkanının “üyelerimiz bizi yanılttı” sözleriyle de başarısızlığı kabul etmiş oldu. Bu sözü sadece sendika başkanı söylemiyor. Sendika yöneticileri de söylüyor. Benim asıl varmak istediğim nokta şu; sendika, Airporthaber’in sendika lehinde taraf tutmasını istiyor.
Siz bu yazıyı okurken grev 13’üncü gününe girecek. Sonuçlarına bakarsanız, anlamsız bir başka deyişle başarısız grev. Amacına ulaşmamış her türlü eylem başarısızdır. Bunun adı ister grev olsun, ister protesto olsun isterse herhangi bir eylem olsun. Sonuca etki etmiyorsa başarısızdır.
Türk Hava Yolları ile Hava İş Sendikası arasında başlayan gerginlik geçen yıl 29 Mayıs 2012’de yapılan eylemle başlamıştı. O eylem her ne kadar gayrı yasal olsa bile savunulabilir bir zeminde idi. Yani grev hakkını yok edici bir yasaya karşı tepkiye dayanan bir eylemdi. Bugün yaşanan ise yasal bir grev. O günden bugüne nasıl gelindi?
Sendika uslanmaz çocuk gibi. THY dediğim dedik gibi. Olan yine çalışana olacak. Yine canlar yanacak, yine gözyaşları göreceğiz. İstemediğimiz nahoş hadiselerle yatıp kalkacağız. Her zaman olduğu gibi ezilen yine çalışanlar olacak. Grev kapıda, THY çalışanları tedirgin, iki tarafta Nuh deyip peygamber demiyor. Ne olacak sonu?
Bundan büyüğü olur mu havacılık adına. Havacılığın kalbi İstanbul’da atıyorsa ki atıyor bu yatırımdan büyüğü bir daha kim bilir kaç yıl sonra olur. Olursa da biz görebilir miyiz? Hiç sanmıyorum. İstanbul’a yapılacak olan 3. Havalimanı diyorlar ama bana göre 1. havalimanı ihalesi nefesleri kesti. İpi göğüsleyen Limak’ın oluşturduğu konsorsiyum oldu. Hayırlı olsun.
Şu havacılık sektöründe atılan iftira kadar başka bir sektörde iftira var mıdır bilinmez ama bu iftiralar mide bulandırıyor. Bu iftiralar bu çirkeflikler insan olanın utanması gereken bir durumdur. Isparta kazasının bilirkişisi hakkında yapılan iddia üzerine yazmak istedim bu satırları.
Yavuz Çizmeci ya çok talihsiz ya çok uyanık ya da çok beceriksiz. Sultan Havayolları'ndan tutun VIP Air'den devam edin World Focus ile sürdürün Yavuz Çizmeci'nin havayolu geçmişini. My Technic Türkiye'nin en güzel düşüncelerinden birisi olmasına rağmen, her gün farklı iddiaların merkezine oturuyor. Onur Air ise henüz devir işlemi bitmemiş bir belirsizliği yaşıyor. İşte bu iki konuya değineceğim.
Türk Hava Yolları çalışanlarının sendikası Hava İş grev kararını astı. Bana göre her zamanki gibi blöf. Bir başka deyişle grev kararını asmaması halinde yetkileri kalmayacaktı. Grev olur mu? Hayır. Birazdan açıklayacağım. Grev kararının yanında Isparta kazasının son bilirkişi raporuna da bir kaç söz söylemem gerektiğine inanıyorum.
Vurdumduymaz yöneticilerin sayesinde Türkiye yeni bir açmazın içine giriyor. 25 Mart tarihinde yazmış olduğum yazıda, ülkemizin EASA ülkeleri nezdinde lobi yapmaları gerektiğini savunmuştum. Özellikle THY ile Pegasus'un bu işin önderleri olacağını söylemiştim. Şimdi yeni bir tehlike kapımızda.
Aslında rötarı THY özelinde konuşmamak lazım. Ama hava ulaşımımızın yüzde 70’inden fazlasını THY oluşturuyorsa ön plana THY’yi almak doğru bir tespit olacaktır. Fazla lakırdı yapmadan lakırdı yapanlara sözüm olacak. Havacılıkta rötarın keyfi sebeplerle olmadığını anlamamız için havacılık kültürünün oluşması gerekiyor.
Şu havacılık sektörünün EASA'dan çektiği nedir? Eften püften sebeplerle akla hayale gelmez dayatmalar. Adına da kural diyorlar. Kendi kurallarının arkasında hangi kuralsızlıklar ve hangi korkular yatıyor anlatmaya çalışacağım. Ve tabi ki dünyanın yaptığı gibi çok basit bir çözüm önereceğim.
Türk Hava Yolları Mart ayında iki çalışanını tartışmalara mahal verecek şekilde kaybetti. Biri Şentürk Çavuş diğeri de Sema Müstecaplıoğlu. Şentürk Çavuş hep üzerinde durduğum havacılık kültürünün kurbanı oldu diyebilirim. Peki ya Sema Müstecaplıoğlu'nun ölümü? En çok tartışılacak ve belki de THY'nin insani kararlar almasına yol açacak bir ölüm bu.
Önce Berlin'deki o görüntüden bahsetmek istiyorum. Airporthaber'de görmüşsünüzdür. Dünyanın en büyük turizm fuarında THY'yi tanıtmak üzere görevlendiren arkadaşlar başörtülü idi. Açıkçası en iyi şov yapılacak yerde en kötü görüntüyü THY verdi diye düşünüyorum. Ama daha da kötüsü THY içindeki üşütük beyinlilerin olması. Şimdi açıklayacağım. Öyle yöneticiler var ki hangi beynin ürünü olduklarına aklınız ermez. Yazık Globaly Yours'a.