Türk Hava Yolları çalışanlarının sendikası Hava İş grev kararını astı. Bana göre her zamanki gibi blöf. Bir başka deyişle grev kararını asmaması halinde yetkileri kalmayacaktı. Grev olur mu? Hayır. Birazdan açıklayacağım. Grev kararının yanında Isparta kazasının son bilirkişi raporuna da bir kaç söz söylemem gerektiğine inanıyorum.
Vurdumduymaz yöneticilerin sayesinde Türkiye yeni bir açmazın içine giriyor. 25 Mart tarihinde yazmış olduğum yazıda, ülkemizin EASA ülkeleri nezdinde lobi yapmaları gerektiğini savunmuştum. Özellikle THY ile Pegasus'un bu işin önderleri olacağını söylemiştim. Şimdi yeni bir tehlike kapımızda.
Aslında rötarı THY özelinde konuşmamak lazım. Ama hava ulaşımımızın yüzde 70’inden fazlasını THY oluşturuyorsa ön plana THY’yi almak doğru bir tespit olacaktır. Fazla lakırdı yapmadan lakırdı yapanlara sözüm olacak. Havacılıkta rötarın keyfi sebeplerle olmadığını anlamamız için havacılık kültürünün oluşması gerekiyor.
Şu havacılık sektörünün EASA'dan çektiği nedir? Eften püften sebeplerle akla hayale gelmez dayatmalar. Adına da kural diyorlar. Kendi kurallarının arkasında hangi kuralsızlıklar ve hangi korkular yatıyor anlatmaya çalışacağım. Ve tabi ki dünyanın yaptığı gibi çok basit bir çözüm önereceğim.
Türk Hava Yolları Mart ayında iki çalışanını tartışmalara mahal verecek şekilde kaybetti. Biri Şentürk Çavuş diğeri de Sema Müstecaplıoğlu. Şentürk Çavuş hep üzerinde durduğum havacılık kültürünün kurbanı oldu diyebilirim. Peki ya Sema Müstecaplıoğlu'nun ölümü? En çok tartışılacak ve belki de THY'nin insani kararlar almasına yol açacak bir ölüm bu.
Önce Berlin'deki o görüntüden bahsetmek istiyorum. Airporthaber'de görmüşsünüzdür. Dünyanın en büyük turizm fuarında THY'yi tanıtmak üzere görevlendiren arkadaşlar başörtülü idi. Açıkçası en iyi şov yapılacak yerde en kötü görüntüyü THY verdi diye düşünüyorum. Ama daha da kötüsü THY içindeki üşütük beyinlilerin olması. Şimdi açıklayacağım. Öyle yöneticiler var ki hangi beynin ürünü olduklarına aklınız ermez. Yazık Globaly Yours'a.
Makamın ne olursa olsun, eğitimin hangi düzeyde olursa olsun insan olamadıktan sonra tüm insanlık için boş adamsın. Türkiye'nin en köklü kuruluşu DHMİ'de müdürlüğe kadar ulaşmışsın ama seni oraya atayanların ne kadar küfürbaz ve seviyesiz olduğunu bilmiyordur. İşte yıllardır söylediğimiz havacılık kültürü.
Türkiye'nin tek bölgesel havacılık şirketi Borajet. O kadar tehlikeli adımlar atıyor ki bakalım kıymet bilen olur mu? Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın arzu ettiği hedefleri gerçekleştirmek üzere yapıyorlar bunu. Bir havayolu şirketinin kolay kolay alamayacağı riskleri alıyorlar.
Bu hafta sonu 11'inci aya girecek THY'nin işten kovduğu 305 kişinin evine aş girmeyeli. "Kurunun yanında yaş da yandı" demiyorum. Elbette savaş kazanırken şehit verilir. Ancak bu savaşın ne galibi var ne de mağlubu. Bu olayı böyle görmek lazım.
Türk Hava Yolları'nın kabin memurları için tasarlattığı kıyafetler hafta sonu sosyal medyada en çok konuşulan konulardan biri oldu. Resmen memleket meselesi haline getirildi. Belli ki kamuoyu bu kıyafetleri bir işaret, bir simge, bir geçiş olarak algıladı. İlgili ilgisiz herkes bu konu ile alakalı yorum yaptı.
Onur Air’de devir işlemi bitti-bitecek. Deyim yerinde ise eli kulağında. Bu satış bir devrin de sonunu getirmiş olacak. Havacılıkta saygıdeğer bir isim kenara çekilmiş olacak. Belki de bu hamle ile havacılıktan kurtulmanın keyfini yaşayacak. Sır küpü Cankut Bagana sırları ile baş başa kalacak. Hiç göz önünde değildi yine de öyle olacağını düşünüyorum.
Türk Hava Yolları'nda o kadar talihsizlikler yaşanıyor ki, buna yöneticilerin son ayarlamalarla 50-60 bin TL'ye varan aylıklarından kaynaklanan ne oldum deliliği mi yoksa THY için teknik bir ikaz mı demek lazım açıkçası kestiremedim. İzmir uçağında yaşanan korku dolu dakikalardan sonra şöyle iki aylık bir süreyi tarayayım derken neredeyse 3 günde bir olay olmuş THY'de. Tarihsel olarak sıralayacağım bu olayları yorumlarınıza sunacağım.
Değerli okurlarım,geçen hafta üç gün Ankara'da kaldım. Çok önemli belgelere sahip oldum. Ankara kazan ben kepçe hesabı bahsedilen belgelere ulaşmak için ter akıttım.
Pegasus Havayolları'nın 100 adet uçak siparişi vermesinin üzerinden çok geçmeden Türk Hava Yolları'nın 150 uçak almak için görüşme yaptığı bilgisi geldi. Çok daha fiyakalı bir görüşme bu. 150 uçak dile kolay. İçinde bir de Airbus 380 olunca Pegasus'a nispet gibi anlaşıldı. İki şirkete de ne getirir ne götürür bir bakalım.
"Yiğidi öldür hakkını yeme", "Sezarın hakkı Sezara" bu meşhur sözleri hepimiz çok iyi biliriz. Sözleri bildiğimiz kadar anlamlarını da çok iyi biliriz. Necip Fazıl'ı da biliriz. Kimimiz şiirleri ile severiz kimimiz onun dindarlığını, yol gösterişini severiz. "Üstadımız" diyenler de çoktur. Buradan nereye mi varacağım? Açıklayacağım...
Önce SHGM'nin ciddiyetini gösterdiğini belirteyim. İki haftadır SHGM Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı Faruk Subaşı ile ilgili yazmış olduğum köşe yazıma twitter üzerinden komik bir cevap verdikleri için. Sadece komik değil aynı zamanda yalan. Diğer bir komiklik ise şu teşvik uygulaması. Aslında teşvik uygulaması iyi düşünülmüş bir olay fakat servis edilmesi de komiklikleri ya da sektörü kandırmaları beraberinde barındırıyor. Hepsini detaylı anlatacağım.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı Faruk Subaşı ile ilgili yazdığım yazıya SHGM sessiz kaldı. Ramazan ayında çay ocağını kapatan SHGM Genel Müdürü Bilal Ekşi AirportHaber'de okuduğu haber sonrasında apar-topar çay ocağını açtırıp üstüne üstlük bir de açıklama yapmıştı.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü'nde sessiz sedasız değişim çalışmaları devam ediyor. Uzun süre önce Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, DHMİ'nin yeniden yapılandırılması, yeni bir hüviyete kavuşturulması için çalışma yapılması talimatı vermişti.
Son on yılın analizini yaparsak parlak olduğu kadar karamsar tablonun da olduğunu göreceksiniz. Evet, yolcu sayısı arttı. Havalimanları işler hale geldi. Her vatandaş olmasa bile vatandaşların çoğu uçağa bindi. THY yüzde 300'e yakın büyüdü. Büyüdüğü kadar parçalandı. Yeni şirketler kuruldu. Bu şirketlerin çoğunun kapısına kilit vuruldu. Nedenler, niçinler... Gördüğümüz kadarıyla şöyle...
Bu konu çok tartışma götürecek. THY var ise başkası olamaz. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın çıkış noktası da bu değil miydi? "Türkiye'de uçmayan kalmasın" diye yola çıkılıp özel sektörün önü açılmadı mı? "Rekabet olsun" denilmedi mi? Rekabet nerede olacak?
Geçen hafta yazmış olduğum "Yabancı Pilot ,Yerli Pilot" başlıklı yazımın ne kadar da yerinde bir yazı olduğunu, yazıya gelen yorumlardan anladım. Yazının özünü anlayamayan ve üstüne yine basarak söylüyorum para iştahlı pilotlar seviyelerini belli ederek yorumlar attılar. En kötü sinkaflara maruz kaldık. Kötü sözün sahibine ait olduğunu bilerek anlamayanlara bir kez daha söylüyorum ki bir kere okuyup anlayamayanlar ikinci kez okusunlar ve anlasınlar.
Türk Hava Yolları uçuş işletmeden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Asaf Bora bir sohbetimiz sırasında “Yabancı pilotlar ile Türk pilotlar arasında kültür alış-verişi oluyor. Yabancı pilot istihdamı faydalı olacak” demişti. Ama geldiğimiz noktada Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü yabancı pilotlara kısıtlama getirme yönünde adım atmaya başladı. Çok yönlü analize ihtiyacı var bu kararın.
“Hop hop orada dur” demek lazım. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasına istinaden söylüyorum. Güya Alman Başbakanı Merkel Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “THY ile Lufthansa’yı ortak işletmeciliğe sokalım” demiş. Bizim başbakan da “Tamam, zaten bizim de projelerimiz arasında var” demiş. Eğer böyle bir proje var ise bu proje zaten can çekişen özel sektörümüzün bittiğinin ilanıdır.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü anket yapmış ve bu ankete göre çeşitli sonuçlar ortaya çıkmış. Pes doğrusu! SHGM’nin görevi anket yapmak mı yoksa kan ağlayan sektörün sorunları ile ilgilenmek mi? Dosyalar dolusu sorunlar dururken anket de neyin nesi? Pardon bu anket hangi kuruma yaptırıldı ve kaç para ödendi? Bitmedi sorular devam edecek?