Dile kolay 71 gün hayatınızı elinizden almışlar. Yaşayan bilir yaşamayan maval okur. Murat Akpınar ve Murat Ağca hiçbirimizin istemediği, hiç kimse için dilemediği esaret altında kaldılar. Sonuç çok güzel olsa bile iki pilotumuz bu esareti hayatları boyunca unutamayacaklar. Sadece onlar değil, eşleri ve çocukları, anne-babaları ve sevenleri de bu talihsiz olayı unutamayacaklar.
Fikrini açık açık söyleyen biriyim. Bu yüzden Atilay Ayçin için düşündüklerimi de sık sık bu satırlarda paylaşıyorum. Hatta “istifa et” diyen de benim. Atilay Ayçin’in sendikanın başından ayrılmasını istemem o’na ya da ekibine karşı negatif ayrımcılık yapacağım anlamı taşımaz. Bu seçimlerde ve diğer tüm seçimlerde muhalefetin veya sendika iktidarının tüm açıklamaları bu sitede yer bulmuştur. Kişisel görüşüm ile sitenin yayıncılık anlayışını birbirine karıştırmamaya özen gösteriyorum.
Bir önceki seçim de heyecanlı geçmişti ama bu seçim çok daha farklı. Bu seçim dört alternatifli bir seçim. Geçtiğimiz seçimlerde aynı sepete elma toplayan Bahadır Altan ile Ali Gülçiçek yollarını ayırarak ikiye bölündüler. Hiç hesapta olmayan Reform Hareketi sendikada deprem etkisi yarattı diyebilirim. En korktukları da buydu. Ve şimdi mercek altına alalım Reform Hareketi'ni.
Atlasjet'in bana sempatik gelen en önemli faktörü milli duyguları yaşatan şirket olması. THY için söylenen milli havayolu yakıştırmasının aslında millilik duygusunu yaşatan Atlasjet için söylenmesi gerektiğini düşünüyorum. Her milli ve dini bayramda bu söylediklerimi fazlasıyla görebilirsiniz.
İster yalaka deyin ister yandaş ama ortada bir gerçek var ki hiç kimse ne inkar edebilir ne de başarıyı gölgeleyebilir. 2003 yılında havacılık sektörüne doğan güneşten bahsediyorum. Havayolunu halkın yolu haline getiren Binali Yıldırım'dan bahsediyorum. Ali Sabancıların, Murat Ersoyların, Yıldıray Karaerlerin ve daha birçoklarının havacılık sektöründe var olmasına giden yolu açan Binali Yıldırım'dan söz ediyorum.
Tam istediğiniz gibi bir başlık. Yazının altına istediğiniz gibi yorum yazabilirsiniz. İşkembe-i kübradan sallayabilirsiniz. Zira yorum yapanların ekseriyeti konuyla alakalı olmayan laf olsun torba dolsun, kendi egosunu tatmin etme gayretinde olanların zırvaları. Bu hafta bir kaç konuya değinmek istiyorum.
Geçen haftaki yazımın başlığı "THY yazmaktan gına geldi" şeklinde idi. Gerçekten de sivil havacılığın çok sayıda sorunu varken, havacılığın THY'den ibaretmiş gibi sürekli yazılmasını doğru bulmadığımı bir kez daha ifade etmek isterim. Ama gel gör ki yakanızı bırakmıyor THY. Sonra da "gel de yazma" diyorsun kendi kendine.
Her hafta haberlerimizin yarısından fazlası THY ile ilgili. THY şöyle yaptı, THY böyle yaptı, THY pilotu pas geçti, THY'de taciz, THY'de teknik arıza. Falanlar, filanlar. Havacılığı yorumlayan bizlerin de iki yazısında birinde mutlaka THY vardır. Hele Sefa İnan, THY geçmeyen yazısı bir elin beş parmağını geçmez. Şimdi aklınızdan şöyle geçiyor. "Ama havacılığın bilmem kaçı THY."
Türk Hava Yolları'nda yapılan grevin sonuçları ortada. Hava-İş Sendikası bu grevden dolayı bir ayağı topal dolaşıyor. Yani sekerek yürüyor. Sağ ayağına sıktığı kurşunun yaraları kabuk bağlamadan ve THY grevi başarısızlıkla devam ederken ikinci kurşunu da sol ayağını sıkmak için hazneye mermiyi sürmüş bile. Ben buna ayağa kurşun sıkmak yerine beyine kurşun sıkmak derim artık.
Erittin, bitirdin sendikayı. Kendi şahsi hırslarınla, hem çalışanları hem etrafındakileri bezdirdin. İyi bir sendikacı olabilirsin, iyi bir hatip olabilirsin. Ama emin ol ki hiçbir zaman ileri görüşlü olamadın. Dünya değişirken sen değişemedin. Yenileyemedin kendini. Hala o 1975'lerdeki astsubay okulundaki militanvari eylemlerinde kaldı aklın. Ama artık çağ değişti be adamım. Yemiyor kimse söylediklerini. İletişim ışık hızını da geçti. Ağzından çıkan dünyanın diğer ucundan duyuluyor hemencecik.
Grev kırıcısı, yönetim yalakası, iktidarın adamı, yandaş medya ve daha bir çok benzetme. Bunlarla suçlandık. Yetmiyor her ağızdan bir ağız dolusu küfür çıkması gerekirken bin ağız dolusu küfürlere gark oluyoruz. Üç beş çapulcudan ibaret bu küfürbazlar ve yakıştırma ustaları aslında kendilerinde olan meziyetleri başkaları ile paylaşma derdindeler. Oysa işin özünü kaçırıyoruz. Yapılması gerekeni, sorunun toptan çözümünü getirecek çalışmayı ne yazık ki yapmıyoruz.
Acıyorum harcanan bu paraya. Ve diyorum ki "Değmez, günahtır. Bu kadar para ile neler yapılmaz ki?" Kaldırın şu geleneği veya başka bir formül bulun. 10 trilyona çok şeyler yapılır. Sizin yaptığınızı rekabet ettiğiniz firmalar yapmıyor.
Kimse alınmasın gücenmesin. Grevi başarısızlıkla devam eden Hava-İş Sendikası en küçük umuttan yağ çıkartmaya çalışıyor ama nafile. Başta sendika olmak üzere mevcut durumda halen greve bulunanların inançları bile kalmamış durumda. Sendikanın son hamlesi bile acınacak bir durumda idi. 24 saat eylem kararı bile etkili olamadı. Güven bitince, ağzınızla kuş tutsanız ile yaramıyor. 24 saatlik eylemde 24 kişinin olmaması sendika yönetiminin bittiğinin resmidir.
Yaz sezonu havayolu şirketleri için en yoğun dönemdir. Bu dönemde uçakların en kısa rötarı bile tüm uçuş planını etkileyecek bir dizi olayları beraberinde getirir. Yıllardır bu rötarları ve rötar haberlerini Atatürk Havalimanı için hem yazarız, hem yaşarız hem de nahoş hadiselerine şahit oluruz. Bu durum THY ile özdeşleşmiş bir resim olarak hafızalarımızdaki görüntüsünü koruyor. Oysa bu yıl çok farklı oldu. Bu yıl rötar kabusu Pegasus Havayolları'nda hortladı. Nedenlerini aşağıda sıralayacağım.
Türkiye'de garip şeyler oluyor. Ve bu garip şeyler maalesef havacılığımıza da sıçradı. Devamı da gelecek gibi görünüyor. Milli değerlerimize sahip çıkamamışken onları birer birer harcama yoluna gidiyoruz. Son oyun THY üzerine oynanıyor. Bütün bu oyunları demokratik talep kisvesi altında gizlemeye çalışanların aslında neyin peşinde oldukları herkesin malumlarıdır.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi çok başarılı işlere imza atmış olsa bile bir o kadar da başarısız uygulamaları, deyim yerinde ise zorbalıkta üstüne hiçbir kurumu göremezsiniz. 18 uçaklık bir park alanı için milyon dolarlık yatırımlara "Hadi pılınızı pırtınızı alın gidin" diyecek kadar da gözü dönmüş bir amatörlük gösterisinde bulunuluyor.
THY’de iş barışını yerle bir eden 305 konusu yargının kararıyla yeni bir boyut kazandı. Yargıtay’ın verdiği karara rağmen ilk günden beri tutumunu değiştirmeyen THY’de herhangi bir etki yaratmadı. 29 Mayıs 2012’de THY ne ise bugün de o. İşte aylardır bizde bunu söylüyoruz. “THY karar değiştirmeyecek” diyoruz.
FLY, TARHAN, GOLDEN, INTER, BEST, WORLD FOCUS, TURKUAZ ve son olarak SKY Havayolları kapısına kilit vurdu. Arada kaçırdıklarım var mı onu da hatırlamıyorum. SAGA Hava Yolları'nın suyundan elektriğine kadar kesik. Ruhsatı askıya alındı. Son nefesinde denebilir. Borajet arkasındaki güçlü işadamından dolayı ayakta kalmaya çalışıyor. ULS'de çokça personel işten çıkartıldı. Büyüyen havacılıkta çürüyen havayolu şirketleri. Nerede büyüdük nerede küçüldük, neden büyüdük nasıl küçüldük?
Türk Hava Yolları çalışanlarının bir kısmının katıldığı grev 15 günü aştı. Aştı da ne oldu? Hem greve katılanlar hem de sendikanın pusulası şaştı. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Sendika başkanının “üyelerimiz bizi yanılttı” sözleriyle de başarısızlığı kabul etmiş oldu. Bu sözü sadece sendika başkanı söylemiyor. Sendika yöneticileri de söylüyor. Benim asıl varmak istediğim nokta şu; sendika, Airporthaber’in sendika lehinde taraf tutmasını istiyor.
Siz bu yazıyı okurken grev 13’üncü gününe girecek. Sonuçlarına bakarsanız, anlamsız bir başka deyişle başarısız grev. Amacına ulaşmamış her türlü eylem başarısızdır. Bunun adı ister grev olsun, ister protesto olsun isterse herhangi bir eylem olsun. Sonuca etki etmiyorsa başarısızdır.
Türk Hava Yolları ile Hava İş Sendikası arasında başlayan gerginlik geçen yıl 29 Mayıs 2012’de yapılan eylemle başlamıştı. O eylem her ne kadar gayrı yasal olsa bile savunulabilir bir zeminde idi. Yani grev hakkını yok edici bir yasaya karşı tepkiye dayanan bir eylemdi. Bugün yaşanan ise yasal bir grev. O günden bugüne nasıl gelindi?
Sendika uslanmaz çocuk gibi. THY dediğim dedik gibi. Olan yine çalışana olacak. Yine canlar yanacak, yine gözyaşları göreceğiz. İstemediğimiz nahoş hadiselerle yatıp kalkacağız. Her zaman olduğu gibi ezilen yine çalışanlar olacak. Grev kapıda, THY çalışanları tedirgin, iki tarafta Nuh deyip peygamber demiyor. Ne olacak sonu?
Bundan büyüğü olur mu havacılık adına. Havacılığın kalbi İstanbul’da atıyorsa ki atıyor bu yatırımdan büyüğü bir daha kim bilir kaç yıl sonra olur. Olursa da biz görebilir miyiz? Hiç sanmıyorum. İstanbul’a yapılacak olan 3. Havalimanı diyorlar ama bana göre 1. havalimanı ihalesi nefesleri kesti. İpi göğüsleyen Limak’ın oluşturduğu konsorsiyum oldu. Hayırlı olsun.
Şu havacılık sektöründe atılan iftira kadar başka bir sektörde iftira var mıdır bilinmez ama bu iftiralar mide bulandırıyor. Bu iftiralar bu çirkeflikler insan olanın utanması gereken bir durumdur. Isparta kazasının bilirkişisi hakkında yapılan iddia üzerine yazmak istedim bu satırları.