Sektörümüzde yer alan farklı meslek grupları mensupları arasında bazen – maalesef - faydasız , temelsiz ve çoğu zamanda kırıcı atışmalar oluyor. Bunları gündem yapmanın bile uygun olmadığını ve bazı münferit nahoşlukları gündem yaparak gruplara mal etmemek gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemizde dönemsel olarak bazı gündemler ön plana çıkar, bunlardan bir tanesi de “yerli uçak projesi” olarak adlandırılan konudur. Son olarak yaşadığımız seçim süreci içerisinde Alman DORNIER uçaklarının temel alınarak yerli bir uçak yapılacak proje sıcak gündem yapılınca kamuoyu bunun bir siyasi yaklaşım mı yoksa ülkemiz ticari hayatını geliştirecek reel ticari bir proje mi olduğu noktasında karar vermekte zorlandı. Maalesef her zaman olduğu gibi yine bir grup gözü kapalı “evet” bir grup ta gözü kapalı “hayır” dedi.
THY son genel kurulu sürecinde yaşanan ve neredeyse herkes için sürpriz olan Sayın Topçu’nun görevden ayrılması ( veya ayrılmasının istenmesi ) ve buna bağlı bazı konularda kısa notlar paylaşmak istiyorum. Yazının sonunda söylenecek şeyi ilk başta söyleyeyim; Sayın Topçu’nun THY‘de göreve başlaması da THY’den gitmesi de yanlış oldu diye düşünüyorum.
Bazen yapılan işler kurallara / kanuna uygun olduğu halde hukuka veya ahlaka uygun olmayabilir. Şota ve Kasımpaşa’yı rahatsız eden spor kurallarına uygun fakat spor ahlakına uymayan goldü. Hukuki ve Kanuni farkının net anlaşılması için abartılı bir örnek yazayım. Örneğin meclis kazanılmış hakları hiçe sayan ve emekliliği 100 yaşına çeken bir kanun çıkarsa bu kanun geçerli olur, fiili durum kanuni olur fakat hukuki olmaz çünkü hukuk kanundan daha geniş ve evrensel hak ve kuralları da içeren bir kavramdır.
Uçak kazası sonrası havacılık sektörü genellikle işin teknik yönünü tartışır; kazanın kök nedeninin Pilotaj mı ? Uçak Bakım mı ? yoksa başka bir sebebi mi olduğu konuşulur. Uçak kazası sonunda en hafifi maddi tazminattan başlayan ve hapis cezalarına kadar uzanan bir takım hukuki sorumluluklar söz konusudur.
Son yazılarım teknik konular ile ilgili idi teknik yazılara biraz ara verip teknik şapkamı çıkararak bu yazıda iş hukuku ile ilgili yazmak istiyorum. Yazının ana konusu şirket birleşmeleri - devirleri ve buna bağlı olarak THY şirketlerinden HABOM’un THY TEKNİK ile birleşmesi ve çalışanların transferleri hakkında.
Bu hafta yoğun gündem ve sıcak güncel olaylar yerine siz sayın okurlardan gelen teknik konular ile ilgili sorularınıza uygun bir köşe yazayım istedim. Hem günceli gayet iyi yazan köşe arkadaşlarım var hem de teknik konuları özlemişim sanıyorum.
Uçak kazaları her zaman ilgi çeker ve sıcak gündem olur.Bu gündem sebebi ile konuşulanlar, yazılıp çizilenler çok sayıda insanı geçici / kalıcı olarak uçak yolculuğundan soğutur. Diğer ulaşım alternatiflerine göre çok daha güvenli olduğu kesin sayısal veriler ile net bir şekilde belli olmasına rağmen niçin otobüs, tren veya gemi fobisi olmuyor da uçak fobisi oluyor sorusuna cevap veren değişik yaklaşımlar var.
Havacılık, uçaklar ve uçuş emniyeti yüzyıldan uzun bir süredir sürekli gelişen ve pozitif ivmeye sahip bir alan.Bu alanlar aynı zamanda iyileştirmeye açık ve hep daha iyi uçak, daha emniyetli uçuş peşinde olan bir sektöre sahip.
Hukuk bazı alanlarda tarafların iddia ve ispatları ile sınırlı kalır, mahkeme bir taraf lehine somut bir olgu görse bile ilgili tarafın talebi yoksa bu olguyu dikkate almadan karar verir.
İstanbul’a yapılacak olan 3.havalimanı konusu epeydir gündem dışı olarak devam ediyordu, geçen hafta basında yer alan 4.idare mahkemesi kararı ile konu tekrar sıcak gündem haline geldi. Çok kısa tarih hatırlatmaları ile devam edelim;
Merhaba, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından 29.01.2013 tarihli resmi gazetede yayınlanan İdari para cezaları yönetmeliği ( SHY İPC ) 01.01.2014 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. Ceza hukukunda temel olarak 2 hedef vardır; a ) Ceza yaptırımı sayesinde caydırıcılık sağlamak. b) Suçlunun aldığı ceza sonunda , suçtan mağdur olanların intikam duygusundan vazgeçmesi.
Dönemsel olarak işverenler iyi niyetli ,adaletli ve hatta şefkatli olabilir. Bu durum uzun yıllar ortalamasında maalesef mümkün olmayabiliyor.Çalışanları koruyacak olan işverenden ziyade bizatihi işçinin kendisi veya işçilerin temsilcisi olan sendikalardır.
Yeni oluşum sayesinde ONUR’un yıllardır süren tutucu stratejileri ve rekabette görece geri kalmasının değişeceği beklenirken senaryo tekrar değişti. Sami Alan, finansal sorunlar ve verilen sözlerin tutulmadığı gerekçesiyle şirketi ile yollarını ayırdı.
3.havalimanı gündeme geldiği günden itibaren ilk etabın hizmet başlangıç tarihi olarak en yetkili ağızlardan 2017, 2018 tarihlerini duymuştuk. 20 eylül 2013’te OGG adına yapılan açıklamada makinelerin çalışmaya başlama tarihi olarak mayıs 2014 , 3.havalimanı ilk etap hizmete başlama tarihinin ise 2019 yılı başları olacağı söylendi.
Havacılık haber sitesinde futbol yazısı yazacak değilim, zaten futbol yazısı yazacak kadar futbol bilgim de yok. Geçen hafta gündeme gelen THY ‘nin Rum pilot çalıştırması konusu ile ilgili yazmak istedim ve yabancı pilot istihdamı tartışmaları içinde yer alan pek çok doğrunun yanında işi sadece milliyet boyutuna indirgeyen yanlışa dikkat çekmek için Lefter’i hatırlatmak istedim.
PGS tarafından THY aleyhine yapılan şikayette özet olarak ; THY’nin hakim konumunu kullanarak ;PGS’nin yeni pazarlara girmesine mani olmaya çalıştığı ve mevcut PGS hatlarında ise PGS faaliyetlerini zorlaştırmak için THY’nin kasıtlı uygulamaları olduğu belirtilmektedir.
Lübnan’da kaçırılan iki THY pilotu haberi hiç şüphesiz , hem pilotlar hem havacılık camiası hem de siyasi gündemi çok etkiledi. Ülke / Şirket olarak bazen bizler için avantaj olan alanların aynı şekilde dezavantaja dönüşebileceği gerçeğini bir kere daha görmüş olduk.
Merhaba, Ülkemizde havacılık sektörünün gündemi yıllardır çok yoğun, bu yoğunluk özellikle son haftalarda daha da arttı. Tabii ki gündem dediğimizde ülkemizde ilk akla gelenler ; Ulaştırma Bakanlığı , SHGM,THY ve DHMİ oluyor. DHMİ ile başlayalım;
Son zamanlarda ülke olarak yaşadığımız olaylar havacılık sektörünü de doğrudan etkileyecek gelişmeler olduğu için işin siyasi tarafına girmeden birkaç satır yazmak istedim. Tarafların iddiaları ve kim haklı kim haksız kısmını değil sonuç olarak sektörümüze olan etkisini çok kısa yazacağım...
THY grevinde üçüncü haftaya girilirken çözümle ilgili net bir gelişme maalesef henüz yok. Bundan sonra neler olabilir diye resme bakalım; sağlıklı değerlendirme için grev sürecinde neler yaşandığını iyi okumamız gerekiyor.
Dönemsel olarak işverenler iyi niyetli ,adaletli ve hatta şefkatli olabilir. Bu durum uzun yıllar ortalamasında maalesef mümkün olmayabiliyor. Çalışanları koruyacak olan işverenden ziyade bizatihi işçinin kendisi veya işçilerin temsilcisi olan sendikalardır.
AHL sempatizanı olarak yazımın başında belirtmeliyim ki , 3.havalimanı projesi , yeni İstanbul projesini başlatsaydı yani eski evlerin tek tek kentsel dönüşümünü yapamıyoruz bu nedenle kademeli olarak komple şehri kuzeye taşıyacağız dense ve buna uygun yapılanma olsaydı o zaman yeni havalimanına EVET derdim maalesef böyle olmayacağı belli olduğundan projeye mesafeli duruşum devam ediyor (AHL bitişiğinde yer alan Şükrü Balcı Polis Okulu arazisini alan TOKİ’nin bölgeye konut yapacağı söyleniyor bu durumda bölgenin geleceği bu yönde ilerleyecek demektir)
Son günlerde özellikle THY’nin MNG TEKNİK’i satın alması ve ONUR AIR işveren değişikliği konusu ile ilgili sorular geliyor. Soruların temelinde halen MNG ve ONUR AIR personeli olanların bu devir sürecinde ne gibi hakları olduğu soruluyor. Daha özet ifade edeyim : işyeri devri nedeniyle tazminatlarımızı alabilir miyiz? deniyor.ONUR AIR konusunda henüz devrin şekli ile ilgili resmi bir netlik yok bu nedenle ONUR AIR’i daha sonra yazacağım.