Hatırlayacağınız üzere 23 haziran 2016 tarihinde İngiltere’de yapılan referandum sonucu kıl payı diyebileceğimiz bir fark ile İngilizler, Avrupa Birliği macerasını bitirme kararı aldılar. Britanya ve “Exit” kelimelerinin karışımı ile bu süreci de “Brexit” olarak adlandırdılar.
Bu hafta teknik içerikli bir yazı ile birlikteyiz. Uçuş sırasında türbülans yaşayan yolcuların en çok sorduğu soru ; türbülans uçak düşürür mü? sorusudur. Bu konuyu daha önce biraz uzunca yazmıştım şimdi daha kısaca fakat yeterli olmasını umduğum bir formatta özetlemeye çalışacağım.
Bir yanda neredeyse tüm dünya ülkelerinin; sivil havacılık otoritelerinin, uçak imalatçılarının, havayollarının, havalimanı ve diğer ilgili işletmecilerinin/ilgililerin, havacılık çalışanlarının uçuş emniyeti ile ilgili takdir edilesi özen ve gayreti diğer yanda ise tüm bu özen ve gayret ile çelişen, Uçak acil çıkışları ile ilgili gördüğüm potansiyel bir tehlike var. Şöyle ki ;
18 ocak 2019 tarihinde resmi gazetede yayınlanan 7161 sayılı kanun ile yürürlüğe giren GVK değişikliği ile artık pilot ve kabin memurlarının gelir vergisi istisnasının aylık ücretlerinin % 70’i üzerinden uygulanacak. Bu değişiklik gündeme geldiği günden bu yana sürekli gündem oldu ve konuşuldu.
Uzun zamandır teknik ve hukuk konularında yazı yazma imkanı olmadı. Bir süredir uçuş personelinin hukuki hakları ile ilgili güncel sorular da artınca bu hafta bu konuda yazayım istedim. Bolca 3.havalimanı yazısı yazdıktan sonra havacılık teknik ve hukuk gibi severek yazdığım konulara dönmek güzel.
Geçtiğimiz ekim ayı içinde Oyak Renault Otomobil Fabrikaları AŞ tarafından Bursa’da Proje Bazlı Teşvik Sistemi kapsamında alüminyum blok motor fabrikası temeli atıldı. Sanayi ve Teknoloji bakanımız Sayın Mustafa Varank’ın basın demecine göre 100 milyon euro yatırım maliyeti olan tesis, ülkemiz cari açığını her yıl 2.3 milyar usd azaltacak.
Son aylarda döviz kurlarındaki hareketlilik nedeniyle özellikle maaşlarını döviz olarak veya dövize endeksli olarak alan havacılık sektörü çalışanlarından konuyla ilgili sorular geliyor.
Ülkemizin son günlerde yaşadığı yüksek döviz kurları etkisi havacılık dahil tüm sektörleri derinden etkiliyor. Bazı sektörler için dolaylı etki söz konusu fakat havacılık doğrudan etkilenenlerden.
İstanbul 3. Havalimanı ile ilgili farklı konularda yazıldı çizildi, sonunda tüm süreçler bittiği gibi ne zaman hizmete başlayacağı sorusunun cevabı da netleşti. Havalimanının hizmete başlaması için 4 ay gibi kısa bir süre kaldı. Ekim ayı sonunda yeni havalimanı faaliyete başlayacak. Şimdi soru değişti artık yeni soru: Atatürk Havalimanının akıbeti ne olacak?
Havacılık alanında eğitim yapan yüksekokul öğrencilerinin stajları olması gerektiği gibi yapılamasa da stajlar yapılabileceğin en iyisini yapma gayreti ile devam ediyordu.
Geçtiğimiz günlerin yoğun gündemi içinde dikkatimi özellikle çeken bir haber oldu, Airporthaber’de detayı yayınlanan habere göre ; “…THK, uçak biletlerinden 50 kuruşluk gelirin kendilerine verilmesi dahil bazı öneriler içeren bir kanun taslağını Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sundu
İstanbul 3. Havalimanının ne zaman hizmete başlayacağı sorusunun cevabı netleşti. Hem Başbakan hem de Ulaştırma Bakanı bu tarihi 29 ekim 2018 olarak açıkladı. Hatırlayacağınız üzere 3 mayıs 2013 tarihinde Ankara’da yapılan 3.havalimanı ihalesini Limak-Kolin-Cengiz-Mapa-Kalyon Ortak Girişim Grubu ( OGG) kazanmıştı.
Hava İş Sendikası, Türk Hava Yolları'nda ekip planlamadan sorumlu 3 yöneticiye hukuksuz planlamalara son vermeleri için ihtar gönderdi.Uçucu ekiplerin görevlendirilmesinde usulsüzlük yapıldığını ve Toplu İş Sözleşmesi'ne aykırı davranıldığını ileri süren Hava İş, 3 yöneticiye ihtarname gönderdi.
Hava İş sendikası yönetim kurulunun üyelerine hitaben yayınladığı – Son İkaz - başlıklı duyuru ile ilgili kısa paylaşımlarda bulunmak istiyorum. Bu duyuru içeriğinde malum-u ilan dışında eyleme dönük iki yer var bu cümlelerin geçtiği paragrafları aynen alıntı yapıyorum;
Her meslek ve her alan ayrı bir uzmanlık konusudur. Havacılık sektörü de; uçuş, teknik, yer hizmetleri, kargo, satış, ikram ve daha pek çok alan ve bunların alt dallarını kapsayan çok geniş bir sektördür.
THY’nin uzun süredir başarılı bir şekilde uyguladığı uçan şef projesinde, ilgili personelin statüsü ve çalışma şartları açısından bakıldığında hukuken soru işaretleri olduğu görülüyor. Uçan şef ve Uçan servis şef olarak adlandırılan ve Turkish DO & CO personeli olarak çalışan uçan şefler tedarikçi firma personeli olarak THY adına uçuşlara katılıyor ve uçuş sırasında hizmet gerçekleştiriyor.
Çoğumuzun yakından takip ettiği bazılarımızın da eylül ayı içinde vizyona giren filmini seyrettiği ( Sn. Murat Herdem’in tavsiyeleri sayıyı artırmıştır) US Airways A 320 uçağının suya inişi ile ilgili olarak ve bu kapsamda insan faktörü konusunda bir kaç not paylaşmak istiyorum.
Yazıma, 29 ekim 2012 tarihinde ( yaklaşık 4 yıl evvel ) Airporthaber’de yayınladığım yazının ilk paragrafını paylaşarak başlamak istiyorum. Bu vesile ile geçtiğimiz günlerde ülkemizde yaşanan ve insan onuruna en uygun yönetim biçimi olan demokratik cumhuriyet yapısına yönelik darbe girişimini lanetlediğimi belirtmek isterim.
THY Teknik A.Ş, diğer sektörlere ve kamu kurumlarına yönetici transferi noktasında çok başarılı bir seyir izlerken en son başbakanlık müsteşarı ataması ile bu konuda zirve yapmış oldu.
Yıllardır hemen hemen sektörün içinden - dışından herkesin pilot ihtiyacımız olduğu ve pilot açığı olduğunu söylediğini biliyoruz. Maalesef genelde ihtiyaç olan konularda israfın olduğu da bilinen bir gerçek.
DHMİ hakkında daha önce de yazdığım bazen tebrik bazen eleştiri içerikli yazılarım ve düşüncelerim oldu, her fani gibi bende yanlış yorumlayabilirim, yanlış düşünebilirim , yanlış yazabilirim ve böyle bir şey olursa hatalı olduğumu anlarsam çıkar özür dilerim.
Bu hafta TYP ile ilgili ve teknisyenlerin hayatına mal olabilecek ( bir kaç defa olan ) bir insan faktörü konusunu yazacağım. Teknisyen Yetiştirme Programı ( TYP ) ile ilgili olarak daha önce yüzeysel değindiğim yazılar oldu. Bugün tekrar gündem olmasının sebebi hem havacılık okulu hem de TYP mezunlarından gelen talepler ayrıca bu gruplar arasında meydana gelen / getirilen huzursuzluklar.
Daha önce bir yazımda Sayın Hamdi Topçu’nun THY’den ayrılması ve Sayın İlker Aycı’nın başlaması ile ilgili değerlendirmelerimi yazmıştım.
(Özetle, kişilerin eleştirisi değil fakat etkin olan / etkin olduğunu düşündürecek kadar siyasi tarafı ön planda olan değişiklikler olduğunu belirtip eleştirmiştim)
Geçen haftanın sıcak gündemlerinden biri de THY tarafından işten çıkarılan kabin memurları haberi idi. Konunun dikkat çeken bir tarafı işten çıkarmalar iken diğer tarafı ise gerekçe olarak öne sürülen alınan raporların usulsüz olduğu iddiası idi.