Derin mevzuları zamanlama esasına göre yazmakta fayda olduğunu düşünürüm. Yani yazacağınız konunun gerçekliği bir yana dursun etkileşiminin ve ses getirmesinin zamanlamasından bahsediyorum. Türkiye’de o kadar çok şey oluyor ki, yazsanız da yazmasanız da anlamı yok.
Bu ülkede doğruyu söyleyip yanlış anlaşılmak kadar kötü bir durum olamaz. Ben bu tür şeylerle çok karşılaştığım için çok umursamıyorum. Binali Yıldırım ile aramızda geçen bir diyalogu anlatıp sonra asıl söylemek istediğimi yazmaya çalışacağım.
Her gün binlerce şey düşünüp, yüzlerce plan yaparken hayata plan yapmak istemeyen ben, bu düşüncemde ne kadar haklı olduğumu geçtiğimiz Perşembe sabaha karşı anladım. Dünün önemi yok, bugün iyi bir şekilde yaşamayı başarmak gerek. Zira yarının da garantisi yok.
İstanbul Havalimanı’na taşınma tartışmaları devam ediyor. Toplantıların ardı arkası kesilmiyor. Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı doğrudan işin üzerinde. AKOM bile işin içine girdi. Taşınılıp, taşınılmama arasında gidip gelen bir kaos hakim. “Dananın kuyruğu kopacak” tabiri tam da bu haftaya endeksli.
Her zamankinden farklı bir TİS bekliyorum. 2016 yılında yaşanan kriz nedeniyle THY’ye istediğini veren sendika, 2017’de toparlanan 2018’de daha da iyi bir süreç yaşayan THY’nin karşısına nasıl ve hangi isteklerle çıkacak açıkçası çalışanlar kadar ben de merak ediyorum.
Varsa yoksa İstanbul Havalimanı. Hiç arkamıza önümüze bakmıyoruz. Tamam, yeni havalimanı yapıldı, 31 Aralık taşınma sürecinin son günü. Hadi hep birlikte taşınalım. Tüm zorluklara rağmen her şeye “evet” diyelim. Peki, ya sonrası ne olacak? Hiç düşündünüz mü?
Gün geçmiyor ki pis işlerin döndüğü konuları duymayalım. Öğrendik ki birçok kurumda sahte diplomalı kişiler yıllardır çalışıyor ve devletin kasasından maaş alıyor. Bunlardan birisi de DHMİ’de ortaya çıktı.
THY Teknik çalışanlarının sendikası Öz Çelik İş ile kurum arasında TİS anlaşması imzalanalı henüz bir ay olmadı. Anlaşma ile birlikte çalışanların geçmişe yönelik alacakları hesaplarına yatırıldı. Buraya kadar her şey normal diyebiliriz. Ancak anormal şeyler de olmuyor değil.
Önce şu hakkı teslim edelim. Hava-Sen adlı sendika sebebiyle THY’nin özellikle kokpit ve kabin memurları önemli kazanımlar elde etti. Uçuş şartları ile ekonomik şartlar istenilen düzeyde olmasa bile bir nebze de olsa iyileştirildi.
Birkaç örnek vereceğim. Hafızalarınızda taze olduğu için yakın geçmişten verelim örnekleri. Çin Havayolları uçağının THY uçağına çarpmasını engelleyen TGS personeli, THY’nin Sabiha Gökçen’i satın alma girişimi ve son olarak yine THY’nin İstanbul Havalimanı’na ortak olma girişimi.
Uzun süredir devam eden THY Teknik A.Ş çalışanlarının çalışma şartlarını iyileştirme üzerine yürütülen Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri geçen hafta da sonuçlanmamıştı. İşte bu durumu fırsat bilen kaos tacirleri devreye girdi. Bu girişimin ne kadar tehlikeli olduğunu anlatmam gerekir. Bu arada THY’de sessiz bir operasyon yürüyor.
Rüzgârından zeminine, işi alan müteahhidinden ÖTV’siz yakıtına kadar her şeyini tartıştık. Kimi zaman kavga ettik kimi zaman ortak noktada buluştuk. A’dan Z’ye kadar her şeyini tartıştık. “Dünya kıskanıyor” dedik. Ama ne olursa olsun muhteşem bir eser meydana çıktı; İstanbul Yeni Havalimanı.
Gelin THY Teknik’teki TİS neden imzalanmıyor gerçek sebebini konuşalım, gelin THY gerçeklerini konuşalım, gelin Atatürk Havalimanı geleceği ne olacak onu konuşalım, gelin İstanbul yeni havalimanının adı ne olacak onu konuşalım…
Emin olun devletim ile ilgili her türlü “gizli” ibareli belgeyi kendi özelim gibi saklarım. Ancak bu durum haber olacak cinsten ise ve kurum içinden sızdırılmış bir belge ise hem belgenin doğruluğunu teyit ederim hem de yayınlanıp yayınlanmayacağına bakarım.
Yılan hikâyesine dönen THY Teknik çalışanlarının Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri, işverenin iletişim alanlarını kapatması ile yeni bir boyut kazandı. Hangi çağda yaşadığımızı dahi kavrayamayan bir yönetim anlayışından başarı yerine despotizm tavırlarına devam etmelerini tavsiye ediyorum.
Affınıza sığınarak birkaç konuya değineceğim. Fazla laf uzatmayı sevmem ama bazen gerekiyor. THY teknisyenleri, üçüncü havalimanında düzenlenen Teknofest ve geçen hafta yazmış olduğum yazıyı anlamayan angutlara birkaç sözüm olacak.
Hep birlikte üçüncü havalimanında olup bitenleri izliyoruz değil mi? Adamların kapağında bile “Kavga, sokak, direniş” yazıyor. Amaç üzüm yemek de değil, bağcı dövmek, bu ülkeye sövmek, kaos yaratmak, ülke çıkarlarına suikast düzenlemek.
Konuya bodoslama girmeyi pek sevmem ama bu kez hemen doğrudan başlayalım. THY’de önemli şeyler oluyor ve olacak. Ben hemen haksız yere atılanların konusuna gireyim. Başta 211 meselesi ve başka bir sendika ile devam etmek isteyenlerin işine son verilme meselesi.
THY içinde kıyamet kopuyor farkında mısınız? Üst yönetim, geçmiş dönemi aratmıyor desek yerindedir. Biz zamanlar Temel Kotil “önce Abdurrahman Gündoğdu’nun sonra Candan Karlıtekin’nin” ayağını kaydırdı denirdi.
Değerli okurlarım; yaklaşık dört aydır sizlerden uzak kaldım. Çoğu okuyucum bilir ki bu siteyi yayın hayatına başlattığım günden beri hiçbir siyasi kelam içeren yazı yayınlamadım. Gazetecilik anlayışım bunu gerektiriyor idi. Malumunuz bir süreç yaşadık ve bitti.
Aslında bu niyetimi tüm havacılık sektörü için söylüyorum. Başta THY çalışanları olmak üzere tüm havacılık sektöründe çalışanların haklarını savunmak ve hak ettikleri gibi çalışmalarını sağlamak boynumun borcu olsun.
Hak, hukuk hak getire. “Masumiyet karinesi” sözü atalım bir kenara öylece dursun. “Sadece kendimiz için uygularız” deyip başkalarının hayatı umurunuzda olmaz. THY’den atılan, sorgusuz, sualsiz kapıların kapatıldığı kabin memuru, pilotlar için söylüyorum.
Bu site yayın hayatına başladığı 5 Nisan 2005 tarihinden bugüne kadar ilk defa bir hafta içinde iki yazı yazdım. Geleneği bozmak, okuyucu alışkanlığını bozmak istemedim. Ancak tehlikeli gidişin durdurulması için fikirlerimizi paylaşmak elzem olduğu için böyle bir tutum izlemek zorunda kaldık.
Daha ilk başından beri endişem bu idi. Ve beni yeni sendikaya “karşı” gibi gösteren yazıları da o sebeple yazdım. Yazılarımda aşağılayıcı, yıkıcı, incitici sözler olabilir ama içeriği tamamen çalışanların zarar görmemesine yönelik mesajlar içeren sözlerle dolu idi.
“THY’den başka konu mu yok” diyenlere hak vermiyor değilim. Lakin unutulmasın ki, THY bu sektörün yüzde 70 pastasının sahibi. O yüzden gün geçmiyor ki yeni bir konu ile karşılaşmayalım. Geçen hafta yazmış olduğum yazından sonra önemli gelişmeler yaşandı.