Son haftaların en büyük tartışması hiç şüphesiz Atatürk Havalimanı. Türlü şekillerde bu havalimanın önemini dile getirmeye çalıştım. Askeri stratejik öneminden maliyet hesaplarına kadar her şey ortaya döküldü. Üç havalimanının aktif olarak çalışabileceği de ortadayken yıkım hız kazandı hem de çekim yasağı getirilerek!
Rize Artvin Havalimanı en sonunda açıldı. Sanıyorum çok yakın bir zamanda da yeni meydanın ismi değişikliğe uğrayacaktır. Bunu görmemek körlük olur. Ancak yeni alanın açıldığı gün İstanbul Atatürk Havalimanı’na iş makinelerinin girmesi hiç hoş olmadı.
Atatürk’ün manevi kızlarından biri olan Türk pilotu Sabiha Gökçen anlatıyor: Askeri birlikleri teftişlerimiz sırasında yemeğe oturduğumuzda Atatürk bazen 5-10 dakika yemeğe başlamaz, yaveri gelip kulağına bir şey söyledikten sonra “Afiyet olsun” der, yemeğe başlardık.
Milli bayrak taşıyıcı havayolu şirketimiz Türk Hava Yolları’nın eğitim borçlarıyla ilgili aldığı karar, borçluları adeta hayal kırıklığına uğrattı. Pek tabi ki beni de.
Her geçen hafta yeni bir gündem bulmak pek de zor olmuyor. O kadar çok anlamsız işler var ki… Gelelim bu haftanın anlamsız işine. Özel bir havayolu şirketi ile bir uçuş okulu iş birliği yaparak 110.000 Euro’ya iş garantili pilot yetiştirecekmiş…
1912 yılında Yeşilköy Hava Meydanı olarak açılan, İstanbul’un ve tüm Avrupa’nın en işlek meydanlarından Atatürk Havalimanı hakkında tartışmalar devam ediyor.
UNESCO tarafından Türkiye’nin insanlığın somut olmayan kültürel mirasları listesine dahil edilen Mevlevi Sema törenleri, sembolik olarak kainatın oluşumunu, insanın alemde dirilişini, Allah’a olan aşk ile harekete geçişini ifade eder.
Avusturalya yerlilerinin akasya ve okaliptüs gibi sert ağaçlardan yaptığı bıçak kıvamında keskin uçlu bumerang, ilk başlarda bir av aracı olarak kullanılsa da bu dönemde keskinlik yapısı değiştirilerek spor amaçlı olarak kullanılmaya başlandı. En büyük özelliği ise atıldığında geri gelmesi. Türkiye’de hobi amaçlı olarak yaygın kullanılmasa da sözcük bumerangları sık sık kullanılıyor. Atan atana… Ama sözler gelip yine kendilerini vuruyor…
Her hafta yeni olaylarla gündemimiz değişse de sabit olan tek şey ekonomik şartlardaki zorluklar. Haftalar önce dünyanın 1930’lu yıllarda yaşadığı büyük buhran gibi bir krizin eşiğine gelebileceğini dile getirmiştim. Ancak görünen o ki dünya liderleri bunu göremiyor ve yangına körükle gidiyorlar.
Türkiye ekonomisi tarihin en ağır krizlerinden birinin içine girdi. Bir gün önce aldığınız ürünü ertesi günü aynı fiyata alamıyorsunuz. Üretim seviyeleri iyiden iyiye düştü. Tarım ve hayvancılık büyük bir çıkmazda. Gübre, mazot, yem, tohum girdileri aldı başını gitti. Üretmeden nereye kadar tüketebileceğimizi düşünen yok.
Pandeminin bitipte eski güzel günlerimize dönmeyi beklerken şimdi de Rusya-Ukrayna gerilimi ile ortaya çıkan olaylara kitlendik. Öyle bir dönem ki adeta feleğimiz şaştı.
Ukrayna ile Rusya arasındaki gerginlik sürüyor. Bu durum ne yazık ki Türk Sivil Havacılığını, dolayısıyla milli bayrak taşıyıcı havayolu şirketimiz Türk Hava Yolları’nı ve ekonomimizi de olumsuz yönde etkileyecek gibi duruyor.
Türk Hava Yolları iki yıl aradan sonra yeniden kabin memuru ilanı açtı. Açar açmaz da tartışmalar başladı. Adrese teslim bir ilan mı gerçekten? Küçükçekmece AK Parti ilçe Teşkilatının üyelerine gönderdiği mesaj AirportHaber tarafından gözler önüne serildi. Şaşırdık mı? Elbette şaşırmadık.
Latince kelimelerden oluşan Curriculum Vitae günümüzde sık sık kısaltılmış şekliyle CV olarak karşımıza çıkıyor. İş başvurularında da özgeçmiş yerine sürekli CV isteniyor. Curriculum; çerçeve, koşu ve döngü gibi anlamlara gelirken Vitae ise yaşam, özgeçmiş anlamlarını taşımaktadır. Ama bu işin bir de gizli bölümü var...
Öyle bir fırtına çıktı ki... Aynı Ayandon fırtınası gibi... Ayandon fırtınası Bizans döneminde topluca gemilerin batmasına sebep olurmuş. Osmanlı döneminde ise fırtınanın çıkış tarihi olan 27 Ocak’ta denize açılmak yasakmış. Güneyden gelen en sert fırtına bu yıl da Milli Bayrak Taşıyıcı Havayolu şirketimiz Türk Hava Yolları Yönetim Binasında çıktı.
Kara kış, zamlar, iadeler, kesintiler, iptaller, istifalar, atamalar derken yeni yılın ilk ayını geride bırakıyoruz. Hiç kuşkusuz son günlerin en önemli haberi Sayın Ali Kıdık’ın tüm dünyaya duyurduğu Aycı’nın istifası oldu.
Geçtiğimiz günlerde PCR test zorunluluğu bir kalktı bir geri döndü. Kimse gerçekten ne olduğunu anlamadı. Sanıyorum THY Genel Müdürü de bu işten bir şey anlamamıştır. Lakin ilk olarak kendisi de her zamanki gibi sosyal medya aracılığı ile bir duyuru yaparak test zorunluluğunun kaldırıldığını açıklamıştı.
Kazakistan’daki olay malumunuz. Tekrar tekrar anlatmaya gerek duymuyorum. Ancak Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İlker Aycı’nın yaptıkları ya da yapamadıkları tartışmalara gebe…
Geldik bir yılın daha sonuna… Havacılık sektörü, 2021 yılının ikinci yarısından itibaren pandeminin etkisinden kurtulmayı kısmen başardı. Ancak sektör genelinde personel için olumsuzlukların ardı arkası kesilmedi. Gerek Onur Air ve gerekse Türk Hava Yolları’nda sular bir türlü durulmak bilmedi. 2022’nin ilk çeyreğinde de dalgaların boyu artacak gibi… Ne dersiniz?
Bir at ile bir eşek bulundukları ahırdan kaçarak yaşayacak yeni bir yer aramaya koyulurlar. Uçurumların arasından geçerken atın ayağı takılır ve uçurumdan yuvarlanır. Eşek başlar hıçkıra hıçkıra ağlamaya. Feryat figan içindedir. Sonra sesleri duyanlar yanlarına varır. Hayırdır eşek kardeş at düştü sen ondan daha çok ağlıyorsun. Eşek döner der ki; ben ağlamayayım da kim ağlasın, şimdi atın yükü de benim üstüme kalacak…
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) enflasyon rakamlarını açıkladı. Buna göre ulaştırmada son on iki aylık dönemde %23.25’lik bir artış gerçekleşti. Ulaştırma başlığı içerisinde köprü, otoyol, yakıt, tren, otobüs ve uçak bileti gibi kalemler var. Ancak tüketicinin hissettiği oranlar ne yazık ki daha fazla. Bunun gerçekleşmesindeki nedenlerden biri de vergiler...
Ekonomik şahlanışımız her gün artan bir ivmeyle devam ediyor. Döviz, yakıt dört nala maşallah… Havacılık sektöründeki çalışanlar da durumdan o kadar memnun ki; fırsatını bulan dört nala koşup körfeze, oradan oraya tüyüyor. Ne bekliyorduk? Üç kuruşa beş köfte?
14 Nisan 1992’de kurulan ve Türkiye’nin gözde özel havayollarından biri olan Onur Air’de durumlar hala karışık. İstanbul Hukuk mezunu şirket sahibi Cankut Bagana da sessizliğini koruyor. Ancak 1800’e yakın personel, 2020 yılının ocak ve şubat döneminde aldıkları cüzi bir miktardan sonra, şirketten tek kuruş alamadılar. Ve durum vahametini iyiden iyiye göstermeye başladı. 29 Kasım’da bir çalışan intihar girişiminde bulundu.