Derin bir oh çektiler, prangalarından kurtuldular. Geleceğe umutla bakabilmenin hazzını yaşadılar. Bizim yazdıklarımızı görmezden gelenler, gösterilmeyenler, adeta sağır, dilsiz, kör bırakılanlar uyandı. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacağını anladılar.
Sen yine doğruları söylememişsin. Ama doğruları ben kamuoyuna açıklayacağım. Kendinden bahsetmemişsin ve o kısmı laf kalabalığı ile geçiştirivermişsin. Ama merak etme ben bu kez seni savunacağım. Eksilerine rağmen bu konuda sana hak vereceğim.
Malumlarınız THK'nın en tepesi ve onun işbirlikçileri değişik iddialarla tutuklandılar. Şimdi yangından mal kaçırma peşinden olanlar olabilir. Çok güçlü bir iddiayı da yazımın başında söyleyeyim. Adli kontrol şartı ile serbest kalan Volkan Yılmazer'in kısa bir süre önce eşinden boşandığı iddiası var. Dikkate alınacak bir durum.
Neresinden tutsam elimde kalıyor. Ne kadar söylesem dilimde tüy bitmekle kalıyor. Türk Hava Kurumu'nun içler acısı durumundan bahsediyorum. Bugün tutuklu bulunanları defalarca uyardım. Onlar ne yaptı? Bizi engellemenin yolunu aradılar. Tehditler gönderdiler. Kolumuzu, kanadımızı kıracak adam arayışına girdiler.
Ne THY uçaklarındaki arapça yazılar ne yeni kurulacak olan havayolu şirketleri ne de Türkiye'de ikincisi düzenlenen IFTE fuarı. Son haftalara damgasını vuran gaf, Temel Kotil'den geldi. Kotil, "Ebola tehlikeli değil ama bulaşırsa ölümcül" diyerek akademik kariyeri ile de ters düşmüş oldu.
Uzun süredir Türkiye'de havayolu şirketi kurulamadı. Hamleler oldu ama çoğu direkten döndü bazı girişimler de ötelendi. Antalya merkezli kurulması gündeme gelen VIP Air kurulamadan kepenk kapattı. Anex Tur ise girişimini patron kararı ile erteledi. Şimdi iki şirket birden bu kez Ankara merkezli kuruluyor.
Yazmamak için, Türk Hava Kurumu gibi güzide bir kurumu yıpratmamak için o kadar çok direniyorum ki anlatamam. Ama gel gör ki söylemlerle eylemlerin birbirini tutmaması üzerine kamuoyunu yalanlarla, süslü kelimelerle kandıranları ifşa etmenin boynumun borcu olduğunu hissediyorum. En azından kendi adıma balık hafızalı olmadığımı göstermek istiyorum.
Bu hafta şov haftası. Havacılığın güzelliği bir araya gelecek. İrili ufaklı demirkuşları göreceğiz yine. Başka şeyler de göreceğiz.Mesela törene katılacak olan Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan'a altı ay da olsa yaranmak isteyen yalakaların nasıl ezilip-büzüldüğünü göreceğiz.
Türk Hava Yolları kabin memuru almak için geçen hafta bir ilan verdi. Tam da benim "THY RAPOR ALANLARI İŞTEN ÇIKARMA HAREKATINA BAŞLADI" yazımın arkasına gelen bu ilan, öğütleşilerek yazılmış bir yazı görüntüsü verdi. İlanın içinde yer alan kriterler kabin memuru, halk tabiri ile hosteslerin akılları ile dalga geçilmiş gibi duruyor.
Baştan söyleyeyim. Umarım duyduklarım yalandır. Çok vahim çalışma yapılıyor THY'de. Geçmiş yıllarda örneğine çok rastlamıştık. Hatta bazı yazılarımda uyardığım için THY çalışanlarından negatif yorumlar almıştım. Ama sonunda benim söylediklerimin ve yazdıklarımın gerçekleşiyor olması yine beni üzüyor.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Maalesef ülkemiz havacılığında bu tür insanların varlığı mevcut. İşte bu yüzden önereceğiniz ya da bilgi sahibi olduğunuz konuları açıklamanızın düşmanları, negatif tetikçileri çok oluyor.
Havacılık sektörünün dünyada baş döndürücü bir hızla gelişmesine paralel olarak, ülkemizde de hızla geliştiği muhakkak. Yüksek iş hacmi ve yoğun talepler karşısında MRO büyük atılımlar gerçekleştirdi. Mevcut havalimanlarının kullanımı ve yenilerinin inşası konusunda dünyanın gıpta ile izlediği günleri yaşadık. Peki yeterli mi? Elbette hayır.
Nerede on yıl öncesi? Harıl harıl çalışan ulaştırma, sivil havacılık, DHMİ. Sabahlara kadar sönmeyen ışıklar nerede? Açılıştan açılışa, uçuştan uçuşa giden sektör nerede? Ankara'da sokaklar ıssız, Ankara'da Ulaştırma sessiz, Ankara'da insanlar dilsiz.
Türk Hava Yolları'nda sistem sorunu baş gösterdiğini bunun sebeplerinin işaretini de üç aşağı beş yukarı sıralamıştım geçen haftaki yazımda. Hatta başpilot Kadir Dokuyucu'nun acem ziyaretlerinden de bahsetmiştim. İranlı pilotlarla görüştüğünün işaretini vermiştim aslında. Hafta içi Airporthaber'de gelişmeleri haberleştirdik.
Türk Hava Yolları'nda iç hesaplaşmalar, iç kutuplaşmalar, iç gruplaşmalar, içten içe kabarıp büyüyor. Birinin ak dediğine diğerinin kara dediği bir dönem yaşanıyor. THY'de pilot açığı gün geçtikçe artıyor. Ancak sen-ben kavgaları bu gerçeğin görülmesini engelliyor.
Türkiye Ulaştırma eski bakanı Binali Yıldırım ile havacılık alanında devrim gibi gelişmeler yaşadı. Havayolu halkın yolu haline getirildi. Bakanın bu atılımcı girişimlerine katılımcı olarak yatırım yapmak isteyenlerin çoğu fos çıktı. Son 12 yılda çok sayıda şirket battı. Ve şimdi güçlü bir yatırımcı kolları sıvayarak yeni bir hayayolu şirketinin temellerini atmaya başladı.
Pegasus Hava Yolları, Türkiye'de havacılık işletmesi anlamında getirdiği işletim farklılığı nedeniyle çığır açmış bir havayolu şirketimiz. Her şeye "para" gözlüğü takılarak yaklaşılan bu sistemin pilotlar üzerinde ağır baskı oluşturduğu dışa yansımasıyla artık inkar edilemez noktaya geldi.
Geçen hafta üniversitelerin oluşturdukları havacılık bölümlerini eleştirmiş ve bu bölümlerdeki eğitim düzeyinin düşük olduğunu kaydetmiştim. Bu konu ile ilgili birkaç sözüm daha olacak. Lakin benim bu hafta üzerinde duracak olduğum konu THY-Lufthansa arasında geçtiği söylenen görüşmeler.
Havacılık sektörüne eğitimli personel yetiştirmek üzere kurulan havacılık bölümlü üniversitelerin Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından takibe alındığı ortaya çıktı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü hem sektörün hem de üniversitelerin önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde ne kadar arz talep olacağını öngörüsünü belirlemek üzere istatistiki bir çalışma yaptı.
Aylardır takipçisi olduğum Türk Hava Kurumu’nu bataklığa sürükleyen Osman Yıldırım ile ilgili yazdıklarım malumlarınızdır. Şimdi sıkı durun. Osman Yıldırım’ın sadece 2013 ve 2014 yıllarında aldığı gayrimenkullerin ada-parsel ve tarihlerine kadar açıklıyorum.
Bir dönem DHMİ eski genel müdürü Taner Küçükünsal tarafından tehdit edilmiştik. Biz ona söz vermiştik “olumlu her işini televizyon ekranları aracılığıyla kamuoyu ile paylaşacağız. Olumsuz her hareketinde de karşında bizi bulacaksın” demiştik. Küçükünsal’ın sonunu bilmeyen yoktur.
Bu yazı tamamen objektif bakış açısı ile yazılmıştır. THY içinde yaşanan kıyımın, aslında kıyılan kişilerin ağzından yazmak gerektiği ortaya çıktı. Geçen hafta yazmış olduğum yazının ince noktaları kıyıma uğrayanlar tarafından çok iyi analiz edilmiş. Gülücük dağıtanlardan bahsetmiştim. İşte bu sözden yola çıkan, cemaatçilikle suçlanarak görevden uzaklaştırılanlar gerçek cemaatçiyi bana açıkladılar.
Öncelikle THY Hat Bakım Başkanı Mehmet Yılmaz’ın gönderiliş şeklini anlamlandıramadım. “Paralelci” dediler ama onu da Mehmet Yılmaz’a konduramadım. Çok şeyler oluyor THY’de. Çok şey de olacak gibi duruyor. Asıl olması gerekenlerin ne zaman olacağını da merak ediyorum.
Türk Hava Yolları çalışanları sendikası Hava-İş ve Türkiye’deki sendikaların durumları ortada. Aslına bakarsanız Türkiye’de sendikacılığın varlığı ile yokluğu sorgulanır halde. Görünürde var olan sendikaların realitede sendikacılık yapabildiklerine veya yaptıklarına inanmıyorum. Bana göre sendika olmalı mı o da tartışılmalı.
İlk kez THY çalışanına doğrudan hitap etmek istiyorum. Çünkü amacımızı artık iyice anlamalarını istiyorum. Evet, biz yanlışları yazıyoruz, hata yapan personeli deşifre ediyoruz, hırsızları, arsızları kamuoyu önünde küçük düşürüyoruz, çoğu kez personelin yapmaması gereken davranışlar için uyarılarda bulunuyoruz. Bütün bunlar sizler için, bütün bunlar havacılık kültürünün oluşması için, bütün bunlar kurallar manzumesi havacılık sektörüne yeni kurallar yazdırmamak için harcadığımız enerjidir.