Öteden beri özel üniversitelerin havacılık eğitim politikalarına karşıyım. Para kazanma anlayışına odaklı verilen eğitimler sonucunda gençlerimizin işsiz kaldıklarını, üç-beş kuruşa razı gelen işleri yapmak zorunda kaldıklarına şahidim.
Hatırlar mısınız bir gece ansızın çok sayıda Turkish Do&Co çalışanının işine son verilmişti. Hem de 2017 yılının ilk saatlerinde gerçekleşen işten çıkartmalar basit nedenlerle ve uyduruk gerekçelerle açıklanmıştı kamuoyuna.
En başından söyleyeyim. Benim mevcut Hava-İş yönetimine karşı acımasız eleştirilerim oldu ve gördüğüm aksaklıklarda bu eleştiri hakkımı da her daim kullanmaya devam edeceğim. Ancak olumlu gelişmeleri yazmak ve bi hakkı teslim etmek bizim görevimiz.
Türk Hava Yolları, 2016 yılından beri süre gelen negatif tablonun etkisiyle hem büyüme projeksiyonunu revize etti hem de insan kaynakları politikasında farklı bir yol izlemeye başladı. Yakın zamana kadar her yıl iki bin civarında yeni çalışanı bünyesine katan THY, geçen yılın ilk çeyreğinden itibaren işe alımları da durdurdu.
Uzun zamandır Pegasus Havayolları ile uçmamıştım. Bir vesile ile İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Muş’a Pegasus ile uçmak zorunda kaldım. Seyahatim boyunca hiç beklemediğim sahneleri gördüm. Ne yazacağımı merak ediyorsunuz değil mi?
Son zamanlarda Türkiye üzerinde oynanan oyunların bir ayağı da havacılık üzerinden yürütülüyor. Tırı vırı bahane üretilip havacılığımızı etkileyecek yasaklar veya zorlaştırıcı uygulamalar getirilerek zarar verme yolları aranıyor.
Bir zamanlar SHGM’nin gözde yöneticilerinden biri idi. Konduramazdık onun için söylenenleri. Kendimiz gibi bilir, söylenenleri karalama sözleri diye geçiştirirdik. Oysa bizimde yanıldıklarımız olabilirmiş. Çok ama çok acar bir bürokrattan bahsediyorum.
DHMİ'nin işgüzar Gaziantep müdürünün yardımcısının yaptığını biliyorsunuz değil mi? Yola çıkan uçağı yolundan döndürüp, odasında laklak ettiği yolcuları bindirerek "Bak koca müdürüz uçağı bile yolundan çeviririz" havası yaratmak idi.
Ülkeye yeni zararlar vermek için yarışır hale geldik. “Yapmayın Allah Aşkına” diyorum. Ülkenin çıkarları tüm siyasi geleceğinizden daha öncelikli olmalı. Başta Almanya olmak üzere hiçbir Avrupa ülkesini kaybetmeye değmez.
Tabi önce geçmişe bir bakmak lazım. Nereden nereye gelmiş ve geldiği yeri nereye taşımış. Gökhan Buğday’ın Türk Hava Yolları’nda başlayan havacılık serüveni HAVAŞ ile devam etmiş Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki genel müdürlük görevi ile taçlanmıştı.
Türk Hava Yolları’nın Geçici Vergi Beyannamesi’nde gösterdiği 6.5 milyar TL’lik zarar, ben dahil çok sayıda yazılı ve görsel medyada eleştiri konusu olmuştu. Bu ürkütücü rakamın THY için altından kalkılamaz bir yük olduğuna dair idi endişemiz.
THY'nin açıkladığı zarar küçük dilimizi yutturacak şekilde. Zarar bugünün parası ile 6.500.000.000 (Altımilyarbeşyüzmilyon) TL, eski para ile yanına altı sıfır eklemeniz gerek. Vahim ki ne vahim. Pegasus Havayolları da çapına bakılırsa THY kadar zarar etmiş sayılır.
Yıllarca THY'deki çift başlılığın getirdiği kaosun zararlarını anlattık. THY'nin birçok yanlışı çift başlılık sebebiyle yapıldı. Şimdi yeni bir yanlışın THY üzerinde yapacağı etkiyi konuşmak gerek. Varlık Fonu'na devredilen THY ile ilgili kafamda bir dolu sorular var!
Funda Ocak DHMİ genel müdürü atandıktan sonra yazdığım yazıda Funda Ocak'a kendi ekibini kurma fırsatı verilmesi gerektiğini ifade etmiştim. Eğer bu sağlanır ise DHMİ'de bir kimlik değişimi olacağını ve DHMİ'nin de çok gelişeceğini vurgulamıştım.
Kabus gibi geçirdiğimiz 2016 yılının sonunda umutularımızı taşıdığımız 2017 yılı için, THY yönetim kurulundan bizimle aynı yönde açıklamalar geldi. Hem Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı hem de Genel Müdür Bilal Ekşi umut dolu mesajlar verdiler.
Çokça merak ediyordum zam konusunda sendika ile THY arasında bir kavga yaşanır mı diye. Hepsinden öte çalışanların sendikaya karşı tutumu ne olacaktı. Geçmiş yılları hatırladığımızda zam dönemlerinde sendikacılar boy gösterip nara atıp çalışanlar nezdinde itibar devşirirlerdi.
Borajet'in satılış haberi de, Hamdi Topçu isminin Borajet ile anılması da benim için sürpriz oldu. THY gibi bir kuruluşun yıllarca yönetiminde bulunmuş, YK başkanlığını yapmış bir kişinin özel havayolu şirketinde neler yapıp neler yapamayacağını yorumlamak istiyorum.
Nedir bu talihsizlik, nedir bu kâbus? Biz 2016 bitsin, yaşanan kötü yılı geride bırakalım derken bu sefer de kara kış esir aldı havacılığı. Allah’ın işi elbet. Yapacak fazla bir şey yok. Allah yöneticilere sabır versin. İşleri çok ama çok zor.
Sadece havacılık adına değil ülkem adına kötü bir yılı geride bırakırken, umutlarımızı taşıdığımız 2017 yılının ilk saatlerinde yaşadığımız terör saldırıları yine canımızı yaktı. "Son olsun, yetti artık" sözlerinin anlamsız kaldığı bu dönemde daha çok çalışmak gerektiğine inanıyorum.
THY'nin Halep'e yardım kampanyasını, Pegasus'un yatı paralarına göz dikmesini, Turkish Do&Co'nun gönüllü "işten ayrılın" önerisini anlayamıyorum. Çok ucuz ve bir o kadar da Türk usulü yöntemler bulunması önerilmesini profesyonellikle bağdaştıramıyorum.
Ekonomik koşullar havacılık sektörünün ayakta kalmasını zorlaştırırken, bu zor dönemi en az zararla kapatmanın yolu aranıyor. "Büyük başın büyük derdi olur" hesabı THY bu anlamda en zor süreci yaşayan havayolu olarak öne çıkıyor.
Aslına bakarsanız elim-kolum kısacası kanadım kırık gibi yazmak için sebep bulamıyorum. Yaşamın anlamsızlaştığı bu günlerde üst üste gelen şehit haberleri üzüntü bir yana kahrediyor. Allah hepimize sabır versin. Ancak yapmamız gereken görevlerimizi yapmak zorundayız.
Ali Genç, Türk Hava Yolları'nda görev yaptığı döneme ait anılarını "Yüksek İrtifa" başlığı altında kitaplaştırdı. Kitabı okuma fırsatım olmadı henüz ama eminim kavgalar, dedikodular ve iç çekişmelere yönelik gerçekleri de bulacağız kitabın içinde.
Türk Hava Yolları resmi açıklamalara göre toplam 30 uçağını yere indirdi. Sebepler malum. Haftalardır yazıyorum. Yanlış anlayanlara açıklama mahiyetinde olacak bu yazı. Antalya'daki THY uçaklarını görünce yüreğimiz burkuldu.
Bazen "ne haliniz varsa görün" demek geliyor insanın içinden. Tabandan gelen bir insan olarak her daim çalışanın yanında yer almama rağmen "körü körüne çalışanı destekle" istekleri de bıktırıcı hale geliyor.