İşsiz kalmak çok zor. Eşine, çocuğuna anlatamazsın içindekileri. Gözlerin dolar ama ağlayamazsın. Hangi şirketin tepesinde olursa olsun şirkette falan sicil numarasının altıda sicili olan kimseyi bırakmayacağım diyebilen kötü niyetli, çirkin, insan görünümlü yaratıklar için dileğim hep aynı. Bu türe “ niyetin kaderin olsun” diyor ve kalben beddua ediyorum
Montaigne ne demiş? Aslında insanlar bizi hayal kırıklığına uğratmıyor. Sadece biz yanlış insanlar üzerine hayal kuruyoruz. Bu yanlış insanları başımızın üzerinde taşıdık zaman zaman. Gördük ve anladık ki yine yanılmışız. Meğer bunlar her tür kalıba giren karakter ve ahlak zafiyetinden muztarip insan görünümlü yaratıklarmış. Evet, etrafta bunlardan çok var
Yanlışın en tehlikelisi doğruya en yakın olanıdır. Doğruyla karıştırılarak insanların yanlış anlama ihtimali taşır. Anlamak zor iştir. Emek, gayret, samimiyet ister. Yanlış anlamak ise kolaydır Biraz cahillik ve az bir şey kötü niyet yeterlidir. İnsanları kitap gibi düşünün. Renkli Kapakları genelde güzeldir. Değerleri ancak İçini okursanız anlaşılır ( * )
Yaşamda sonsuza kadar süren hiçbir şey yok. Zenginlik, makam vb. Bu gün karar verme gücüne sahip olan şirketin tepesi, emek verdiğin insanlar seni harcadığında değişeceksin. Evet, belki de yaptığım yanlışlar için pişman değilim, tek pişmanlığın yanlış insanlar için yaptığım doğrular diyeceksin. Yine de tüm günahlarını ödeyecek sonra sende değişeceksin.
Yaşadığınız bir hususa kızdığınız ve söylendiğiniz olmadı mı hiç? Olmuştur mutlak. Bir gün gelir o sizi kızdıran o yaşanmışta bir hayır olduğunu düşündürecek gelişmeler çıkar ortaya. O zaman ileride sizi mutlu etmeyecek diğer olası davranışları daha serinkanlı karşılamanız, düşünmeniz mümkün olabilir mi? Cevabınız evetse gerekli dersi almışsınız demektir.
O satırları yazan kadrolu yorumcular: Hitabım sizedir. İnsan neden yapar bunu? Kısaca ifade etmek gerekirse bu ara ender görünen "aidiyet duygusu" en önemli nedendir. Daha basit deyişle " şirket sevgisi ". Evet; bu duygu bazen insanı böyle bir yola iter. Çalışan bu akıma gereğinden fazla kapılır ve kendisini bile düşünemez. Özeti budur. Ve de anlayabilmek zordur.
İşler kötü gittiğinde hepimiz bizleri rahatlatacak bir şeyler okuma, işitme ihtiyacı duyarız. Bunlara inanma güdümüz her zaman ağır basar. İşte şimdi o durumdayız. Bir iş sahibi olmamız bir şey ürettiğimiz anlamına gelmiyor. Üretici olabilmek meziyet. Etrafa bakın. Balonlar bize içi boş olan şeylerin de yükselebileceğini gösterir. Üzülmeyin. Bunlar da geçer
Siyasetimizin ve ekonomimizin liderleri, Konuştukça Batıyoruz’ u mutlaka okumalı. Bu kitabı sadece yöneticiler değil, herkes okumalı. Tepedekilerin ne yapacağını bilemem. Onlar her şeyi bizden iyi bilirler. Benim derdim, aşağıdakilerle. Evet, kendinize bir iyilik yapın ve bu kitabı okuyun. Uygularsanız yaşamınızda bir şeylerin değiştiğini göreceksiniz
Hayatımız boyunca hiç kimse, bizlere kendimize verdiğimiz zararı vermedi. Hiç kimse bizi kendimiz kadar sömürmedi. Şikâyet ettiğimiz eşitsizlikte, adaletsizlikte hep insan kaynaklı. Nedense Körükleyen, talepkâr olan, bundan şikâyet edende hep bizleriz. MÖ, MS hatta günümüze kadar insanların iç çirkinliği yaşam tablosuna nedense hep bu formatta aksetmiş.
Kötü İnsanlar kanunlardaki boşluklardan nasıl faydalanabileceklerini mutlak bulur. Kanun koyucu ülke insanlarının bazılarının bu denli vicdansız olabileceğini kanun düzenleme çalışmaları sırasında düşünmeli. Bazen görüyorum, düşünüyorum da keşke diyorum. İnsanların ömürleri vicdanları kadar olsa. Yaşamda herkes mutlak bundan çok iyi ve dürüst olurdu
Metinde “ Kızım Sana Söylüyorum Gelinim Sen Anla “ sözünden bahsettik. Gel gelelim bizim gelin başkalarının söylediği hiçbir şeyi doğru kabul etmeyecek kadar tekbenci. Doğrular yalnız onda. Yapacak bir şey yok. Sonunda hepimizin çok sevdiği oğlumuzdan kopup ayrılacaktır. Oğlumuz kim? Gelinimiz kim? Zannederim ki siz kimden bahsettiğimizi anlamışsınızdır
Motivasyon, insanların onlardan yapmalarını istediğiniz şeyi, kendileri istedikleri için yaptıklarını düşündürme sanatıdır. İşte bunun için iyi bir yönetici şunu yapın diye“ emir “ vermez, fikrini söyler. Evet, yönetmenin en önemli ayağı birlikte çalıştığınız insanları motive etmek olup bunun için yöneticinin takdir etme güdüsünün gelişmiş olması gerek.
Turizm sektöründe büyüme, ülke ekonomilerinin gelişmişlik göstergesi haline geldi. Bu sektörde finansal boyut ile birlikte kalite kavramı da öne çıkmakta iken Pandemi bu kavramların önemlerini sıfırladı ve birçok iş kolu gibi ihracatın bu görünmeyen önemli kalemi de dibe vurdu. 2021 senesi içinde ışık yok gibi görünüyor. Artık tüm beklentimiz 2022 yılı için.
Olaylara mizahi bir bakış ile yaklaşarak gülmenin, zihnimiz, ruhumuz, beynimiz için çok önemli olduğu artık bilinen gerçek. Olumsuz duygular bağışıklık sistemini zayıf düşürürken, olumlu duygular ise bağışıklık sistemini güçlendirir. İşte mizahla yaşamak bunun için sağlıktır. Bedensel gerilimi ve stresi yok eder, Üzüntü ve sıkıntıya karşı bir panzehirdir
Mesele aynı fikirde olup anlaşmak değil, farklı fikirlerde olunmasına rağmen birbirinin görüşlerine saygı duymaktır. İşte böyle davranabilenlere İnsan deniyor. Ve de bu insanlar daha az hayal kırıklığı yaşar. Zira denenmiş, yanlış insanlar üzerine hayal kurmadıkları gibi tüm insan ve kurumlardan beklentileri, içinde bulunulan şartlara uygun ve ölçülüdür.
Çözümü elimizde olmayan, her kararımızda etken olan ve biz insanları çaresizliğe iten bu nesnenin 400-500 mikro hücre çapında bir virüs olduğunu düşündükçe, önümüzdeki tabloya koyu gri bir rengin hâkim olduğunu fark ediyorum. Neyse ki tablo simsiyah değil. İyimser düşünmeğe çalışmamız gerek. 2022’ de tüm uçaklarımız havada olacak. Evet, 2021 bize iyi gelecek.
Doğru söylemişler. Günümüzde yalancılık meslek dalı olarak ilan edilmeli zira elini vicdanına koy deseler elini koyacak yer bulamayan insanlar var etrafımızda. Ancak şunu unutmamak gerekir, gönül gözü ile gören hiçbir insanı kandırmak mümkün değil. Yalan söylemek konusunda ne kadar uzman olursanız olun, İnanın ki sizi her zaman açık kitap gibi okuyacaklardır
Dürüstlük doğruluğu içerir, ama ondan da öte bir şeydir. Doğruluk, gerçeği söylemek; yani sözlerimizi gerçeğe uydurmaktır, dürüstlük ise gerçeği sözlerimize uydurmak; yani sözümüze bağlı kalmak ve beklentileri gerçekleştirmektir Dürüstlük kişinin doğru bildiğini söylemekle, işine geleni söylemek arasında yaptığı seçime dayanan bir ahlak sorunudur (*)
Zarar eden bir işten ne kadar erken vazgeçilirse, uğranılacak zarar azaltmış ve de haliyle o kadar da kâr etmiş olunur. Tabii ki bunu hissedip uygulamadan vazgeçerek geri dönüş yapabilmek de bir anlamda ustalık ister. İş yaşamında taşıdığı unvana bakılmaksızın “ Usta “ yakıştırması kimlere yapılır? Bunu da sizler düşünün. Evet, dönemin üst yöneticileri ustaydı.
Kendilerini tanımam hiç görmedim. İsimlerini bile bilmiyorum. Düşmanları olmam mümkün değil. Onlarda TC vatandaşı bende. Ancak Pandemi ve takip eden ekonomik kriz nedeniyle THY’ nin tensikat yapmasının gerekmesi halinde bu müdürün yerine senelerdir Türk Hava Yollarına emek vermiş olan başka çalışanlar şirketten dışlanacak. Kızgınlığım işte bu nedenledir
Bazı kuruluşlara karşı açılan davalarda kazanmak veya kaybetmek pek bir şey değiştirmiyor gibi. Yargıtay’daki davayı kazanana ücretsiz bilet hakkı nasıl bir cüret ise THY’ ce verilmiyor. Bir önceki tüm davalarını kazanıp bilahare Yargıtay’dan aynı talepte bulunan Bilal Beye hakkının verilmesini ise mahkeme onaylamıyor? Davayı kazan veya kaybet sonuç aynı?
Yalan içimize nüfuz etti iyice. Doğru söylemek gerekirse diyen bir cümle başlangıcı kalıbımız bile var Hep doğru olacak değiliz ya. Hani bazı insanlar var, çeşitli platformlarda çalıştığı şirketi temsil eden. Burunları neden uzun ki? Belki daha uzun burunluların emrinde çalıştıkları içindir. Yalan bulaşıcı. Bir de algı yaratma, yalanın kibar adı oldu ya
Şirketin tepesinin emri ile basına servis edilen bültenin formatı çalışanların işten atılırken itibarsızlaştırmalarına ve çok acele edilerek yapılan hatalı işlemden ötürü kendilerinin sorgulamamasına yönelikti. Kamuoyu bu çalışanların hukuki galebelerini iki sene sonra basında yer almayan haberlerden okudular mı dersiniz ( ? ) Akıllarda ne kaldı acaba?
Devasa bir tesis düşünün. Ülkenin en büyüğü olsun. Kimler can verir ona? İçinde yaşayacak insanlar tabii ki. Bu tesiste çalışanları mutlu kılacak tüm imkânlar mevcutsa bile yine de tepede oturup bunu yönlendirecek bir usta lazım. Ustanın tesisi ve konusunu, tanıması yetmiyor. İnsanları çok iyi tanıyan ve de onları emir vermeden çalıştırmayı bilen bir usta gerek.
Mutsuz, güven duygusunu yitirmiş, yarınını düşünemeyen, çalışırken sürekli ailesinin geleceğini kurgulamaya çalışan insanları değil yönetmek, bir arada tutmak bile çok zor. Yaşanan pandemi’ nin artarak devam eden maddi ve manevi etkilerinden ötürü ruhsal sağlıkları da hayli zedelenmiş olan çalışanlar psikolojik kişisel bir krizi de aynı anda yaşıyorlar.