Bazı gençler konuşmaları ile aynı görüşü paylaşmayanları insafsızca yıpratarak, çirkin bir üslupla tenkit ediyor. Dilerim ki kimse bu hataya sıklıkla düşmesin. Ne mi olur? Birçok kimseyi gereksiz yere karşınıza almış olursunuz. Cepheyi genişletmek kimseye orta vadede bir şey kazandırmaz. Lime lime ederek, aşağıladığınız insanlara ihtiyaç duyabilirsiniz.
Her türlü yetkiyi talep eden veya talep olmaksızın tepe yönetimce yetkilendirilen bir yöneticinin işin sonunda sorumluluk üstlenmemeyi nasıl becerdiğini anlayabilmek olanaksız. Bu konuda yöneticilerimizin bir kısmının hayli usta olduğunu ifade etmek gerekir. Güdülmesi gereken insanları sorumlu makamlara atama gibi bir hatayı nedense ısrarla yapıyoruz.
Kötü çalışan olmaz, kötü yönetici olur demişti THY Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Aycı. Doğru bir söz. Kötü yöneticilerin çalışanları ve kurumları ne hale getirdiklerini görüyoruz. İyi yönetici, her şeyi iyi bilen kişi değil, yaptığı işi iyi bilenleri bir araya getirip onları uyum içinde çalıştıran ve onlarla birlikte kol kola her zaman ileri doğru yürüyen kimsedir
Eğer yönetici kendini ekibinin üzerinde konumlandırıyorsa doğal olarak o ekibin bir parçası değildir. Aşırı kontrol çoğunlukla çalışanlara duyulan güvensizliğin bir sonucu. Güven ve saygıyı kaybetmiş yönetici varlığını korumak için çaresiz “korkutma ve aşırı kontrol” silahlarına sarılır. Ve de bunun sonucunda insanlığını unutur Etrafındakilerin de.
İyilik ödülsüz, kötülük de cezasız kalır veya her ikisi eşit tutulur da aralarında fark gözetilmezse davranış adaletle bağdaşmaz. Bu durum düzeni bozacaktır. Tutumda ısrar edilmesi yönetimi iflâsa götürür. PGS yönetimi açısından varış çizgisine çok az kaldığını halen kovulmamış olanlar ifade ediyor. Yönetimler gider, yenisi gelir. Allah şirketi korusun.
Ne demişler; Başkalarının hatalarından da ders çıkartın. Hepsini kendiniz yapacak kadar oturamazsınız o koltukta. Ne ömrünüz ne de diğer insanların sabrı yeter. Sorunun kendinizde olduğunu anlamanız uzun iş. Bunu anlayana kadar yapabileceğiniz tek şey başkalarının huzurunu bozmak. Yaptığınız da bu. Amsterdam kazasından sonra THY’ nin ne yaptığına bir bakın
Korku, en beşeri duygu. Bir insanın kuvvetlilere başkaldırışını görenlerden kimileri onu korkusuz bir insan sanırlar. Oysa o da korkmaktadır. Başkalarına yararlı olacak konularda, doğruyu söyleme duygusu, korku duygusuna her zaman mutlak üstün gelmeli ve de İnsanlar korkularının, kendilerini umutlarının ardına düşmekten alıkoymasına izin vermemelidir.
Bu etik kurullarını neden ihdas ederler anlamak mümkün değil. Sektörümüz şirketlerinde mevcut kurullar bu güne kadar sisteme ve çalışanlara nasıl bir fayda sağladılar anlayan beri gelsin. Etik değerleri zedeleyenler genel de çalışanlar değil tepe yöneticiler. Etik kurul kimi kime raporlayacak? Eğer hadlerini aşıp raporlarlarsa, performanstan kapı dışarı.
KÇÖ sonrası üzücü de olsa fazla istihdam yapan şirketlerin tensikata yönelecekleri biliniyordu. Bu işlemi mazur göstermeğe yönelik yalanların arkasına saklanmak komik. İnsanları işten çıkarttıktan sonra personel arama ilanı vermek rezalet. Sendikalı çalışanı PGS’ den ayıklamak çirkinlik ötesi hain bir tarz. Artık PGS’ ye çalışan güveni, bağlılığı sıfır.
Trollerin hedefi, kitlelerin düşüncelerini etkilemektir. Troller Sosyal medyada çok sayıda paylaşım yaparlar. Ve fikirlerini insanlara kabul ettirmeyi hedeflerler. Trol sözcüğü İskandinav çocuk hikâyelerinde de geçmektedir. Hikâyelerde ki troller, olağanüstü, canavar görünümlü yaratıklar.. Bizdeki klavye ve VPN ustası trollere yakışır bir benzetme.
Sıkışık durumdan kurtulmak için arada bir herkes bir mazeret üretir. Mazeret uydurmak bir alışkanlık, tabiat haline geldiğinde elinizi ayağınızı bağlar. Bir süre sonra mazeretler sizin hayattan, yaptığınız işten tat almanızı önleyecektir. Çırpındıkça çaresizlik-karamsarlık bataklığında daha derinlere çekilir ve tüm inandırıcılığınızı kaybedersiniz.
İnsanlar ya korktukları ya da gıpta ve haset ettikleri kimselerden nefret ve beddua ederler. Bir Havayolu düşünün ve bir çalışanı herhangi bir pilota çalışana bir sitede yorum kisvesi altında sudan bir sebeple beddua etsin. Ve bu çirkin, kötü ruhlu trol bir gün o uçakta çocuğunun veya ailesinin de bulunabileceğini düşünemez. Evet, cehaletin ve kötülüğün sonu yok
Parayla gıda alınır, iştah alınamaz. İlaç alınır fakat sağlık alınamaz. Eğlence alınır fakat neşe alınamaz. Boş vakit alınır, huzur alınamaz. Yine de Para her yere sızıyor. Bütün bağları ve ilişkileri zedeliyor İnsan artık sadece gelirine göre değerlendiriliyor. Para ekonomisi dünyaya hâkim olunca genel bir ahlaksızlığın başladığını gördük ve onu yaşıyoruz.
Bu insanlar neler yaptılar? Çalışanlar, yaşayanlar, şirketten kovulmuş olanlar, bunu benden iyi bilirler. Olanları bir düşünün. Yazıdaki maddelerde kırmızı renk ile belirginleşmiş hususlara dikkat edin. Bu beyefendilerin davranışları ile onları eşleştirmeğe çalışın. Hadi ben yanlışım. Bu muhteremler inançlı olabilirler mi. Ne dersiniz? Günahı bana.
Hastaneler. Birçok insanın hayatının en önemli anlarını yaşandığı farklı bir dünya. Hayatla ölüm arasındaki ince çizginin geçtiği yer. Her sene 120 milyonu aşkın hastanın başvurduğu, üzüntü ve sevinçlerin yaşadığı hizmet alanları. Hastaneler. Ve hastaları taşıyan AMBÜLANSLAR. Yol verin onlara. Yetkililer onlara bir yol açın. Yaşamlar AMBÜLANSTA sonlanmasın
Yaprağa sorarlar; kendi kendine tamam mısın, yaprak cevap verir; Hayır benim hayatım dallardadır. Aynı suali dala sorarlar: Dal der ki, hayır benim hayatım köktekidir. Kökün suale cevabı ise, benim hayatım gövdede, dallarda ve yapraklarda, onları kopartırsanız ben ölürüm. Bizler tek kanatlı melekler gibiyiz. Yalnız birbirimize sarılırsak uçar ve yaşarız.
Uçak Bakım 850CK0002 sayılı Uçak Bakım ve Çevre doküman ”Uçak bakımında teknisyenin önemi unutulmamalıdır; Göz, kulak, beyin, duygusal stres, bedensel yorgunluk, dikkat, uyku, beslenme, solunum, öğrenme ve unutma gibi insanı insan yapan özellikleri de mutlak dikkate alınmalıdır”. THY’ Teknik A.Ş’ de, teknisyenlerin insanı özellikleri dikkate alınıyor mu?
İnsan bir şey e inanmaya görsün, başkasını da aynı konuya inandırmak ister. Bunun için de konuya dilediği gibi çekidüzen verir ve de bir şeyler katmaktan çekinmez. Dinleyenin kafası karışır. Bu durumda, inandım demek anlamaya çalışmaktan daha kolaydır. İnsanlar gördüğünden ziyade anlatılana inanmayı yeğliyor. Malum en çok inanılan şeyler, en az bilinenlerdir
Sonbaharda ağaçlar yapraklarını döker. Ancak onlar bu nedenle tabiata, yaşama küsmezler. İlkbahar geldiğinde o ağaç yine yeşile bürünür. Ağacın azmi insanlara örnek olmalıdır. Kötü günleri aşıp iyi güne ulaşmanın yolu ümidi kaybetmemek, azmi sürdürmek. Evet, bu gün karşımızda duran çirkin düşman ve canlarımıza verdiği zarar bizi üzüyor. Ama biz onu yeneceğiz
Yaşamda insanlar zirveye nasıl çıkar sualini cevaplayan iki teori var. Biri çevresindeki insanları aşağı iterken onların sırtlarına basarak daha yükseğe çıkanlarla ilgili, diğeri çevresindekilerle beraber daha yükseğe çıkmak için çalışan insanlarla ilgili. Tabii ki sizi zirvede tutacak şey kişilik yapınızdır ve tercihiniz kişiliğinizi ortaya koyacaktır
Kendinize karşı dürüst olabilirseniz, varsayımlarınızın ve önceden düşünülmüş kavramlarınızın yanlış olduğunu, bu ruh hali ile olayları yorumlamanızın da sizi yanlışa götürdüğünü ve bunun aşırı tepki vermenize, konuları kişiselleştirerek insanları haksız yargılamanıza neden olduğunu göreceksiniz. Bunu fark edebilirseniz, düzelme ümidi var demektir
Gücünü aşan işleri kabullenen insan bunları yapamayacağı gibi bir şeyleri ihmal eder. İş dünyasında birçok kimsenin omuzları bundan çöküktür. En ağır yüklerden biri, kendini, olduğundan dayanıklı gören insanın omuzunda. Zira yükü ile birlikte her zaman bir başkası da vardır sırtında. Ne gariptir ki, yükü çeken bu çökük zavallı ses çıkaramaz ama kağnı inler.
Tilki kurnaz, kedi nankör, yılan sinsi. İnsan ise hepsi. Bu durumda salt Tilki’yi suçlamamak gerek. Kabahat onun huyunu, yapısını bilmelerine rağmen Tilkiyi kümese yönetici yapanlarda. Evet, kümesler tarumar. Tilkinin elinden kurtulan ve de korkan tavuklar artık yumurtlamıyor. Yakında hayvanlar ağaçlara “ insanlar geliyor kaçın” afişi asarlarsa şaşırmam.
Medeni Kanunun 2 maddesi “ Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” diyor. 6701 Sayılı kanunun 3 maddesi ise “Herkes, hukuken tanınmış haklardan yararlanmada eşittir” derken KOD 29 ile işten atılan çalışan imkânsızı başarıp haklılığını ispatlasa bile, kanunda işveren için bir ceza maddesi yok. Hani Kanun koruması, eşitlik nerede? Lafta.
Müfettişlik memuriyet değil bir meslektir. Mesleğe giriş imtihanları çok zordur. Okulların en seçkin mezunları bu imtihanlara girip başarılı olduktan sonra üç, beş sene müfettiş yardımcılığı yapar ve daha sonra müfettiş olurlar. Devlet kadrolarında Müsteşar, Genel Müdür olanlar genelde bu görevlere Müfettişlikten yükselirler. Turgut Özal 8 Cumhurbaşkanı.