THY Tekniğin en iyi dönemlerden birini yaşıyor olması gerekir. Şu anda, Genel Müdür Teknik eski Yardımcılarından biri Sivil Havacılık Genel Müdürü, diğeri ise THY Gn. Md ve Yön.Krl. Bşk. Vekili. Sonuçta bu İki ağabey bu sistemin tepesinde oturuyor. Bu dönemin bir üst yöneticisi, biz sizler gibi THY’ nda doğmadık, yukarıdan atadılar geldik. Görevden alırlar, çeker gideriz. Ertesi gün THY aklımıza gelmez, unuturuz demişti. Doğruymuş. Aldılar görevden, arkasına bile bakmadan gitti.
Yabancı pilotlara meraklı olduğunuz açık. Beyanınız üzere Afrika’daki uçuş noktalarını artırarak bu kıtada orta tabaka halkın oluşmasına destek verdiğimiz gibi, yabancı işsiz pilotları, maaş ödeyerek eğitip, süratle kaptan pilota dönüştürürken onların ülkelerinin Sivil Havacılık gelişimlerine omuz verdiğimizi de düşünebiliriz. Birde onları burada baş göz edersek, buyurun uçuş emniyetine de hafiften bir katkı. THY sizinle gurur duyuyor Temel Bey. İyi ki varsınız. Duacıyız.
Çalışanları, tehdit savurmadan, sistemli bir mobbing uygulamadan, medenice işten uzaklaştırabilmek için en azından insan olmak ve insanca davranmayı bilmek gerekir. . İşe alım konusunda kendisini sistemin tek seçicisi yerine koyarak işlem yapan bir insanın profesyonellik gerektiren diğer konuyu insani bir düzenle şekillendirebileceğini düşünebilmek zor ve ondan bunu beklemek hayaldir. Evet; bir; insanın kişililiği ve ne olduğu köpeksiz bir köyde değnekle gezerken anlaşılır.
Çayeli Bakır İşletmeleri yönetimi İnsan kaynakları çalışmalarını ve kurumun yönetim anlayışını madenin asıl değeri olarak görüyor. Ve de yöneticiler maden çalışanları için en değerli cevherimiz diyorlar. Siz hiç bizim sektörde böyle bir şey duydunuz mu? Soma kazası sonrası bu işyerlerinin yöneticilerini yerden yere vurduk. Güzel olanı da duyurmak ve alkışlamak gerek. Hele hele konu sektörümüz çalışanlarının hasret olduğu, çalışana verilen değer ve insan sevgisi ile ilgiliyse.
Fil hortumu ile bir tonluk yükü kaldırabilecek güçte bir hayvan. Küçükken demir zincirle bir kazığa bağlanan fil tüm uğraşına rağmen kazığı yerinden söküp hareket edemez. Ve bu onun zihninde yer eder, ömür boyu unutmaz. Büyümüş ve güçlenmiş olan fil bu kez sirk çadırında benzeri bir kazığa bağlanınca yine hareket edemeyeceğini düşünür, zorlamaz ve hareketsiz kalır. Bazı insanlarda bu fil gibi davranır. Kendisini düşünce ve sonuçlara hapsedip çizilmiş olan sınırların ötesine geçmez.
İş yoksa veya olanın maddi ve manevi şartları, yaşamın standart çizgide sürdürülebilmesini desteklemiyorsa her şey daha kötüleşiyor. Sıkıntılarımız katlanıyor, çoğalıyor. Yabancılaşıyor ve sevgisizleşiyoruz. Dostluklardan kopuyor hatta bazen insanlıktan uzaklaşıyoruz Farklı düşüncelere saygı göstermiyor, tahammülsüz ve gergin oluyoruz. Bu arada “ samanlık da seyran olmuyor”. Eğer orada da huzur bozulursa içimizdeki gecelerin karanlığı artık 24 saat sürecek demektir.
Birbirini yemeğe çalışan insanların bulunduğu iş yeriniz size bu arazları yüklüyorsa ve de bunun bir ruhsal dengesizlik olduğunun farkında olmayıp gereğini yapmıyorsanız sorun büyüyecektir. Bu gerginliğin yalnız iş hayatınızı değil tüm yaşamınızı menfi etkileyeceğini düşünmeniz gerek. Etrafınızda bu sıkıntıyı çeken o kadar insan var ki, belki de göremiyorsunuz. Yaşamdaki pembeliklerin farkına varacağınız bir ruhsal düzeni kendiniz, işiniz ve aileniz için oluşturmalısınız.
Yönetimi yıpratmakla kurumu zedelemek arasında çok ince bir çizgi var. Bu iki olgu kolaylıkla birbirine karıştırılabilir. Hayati konularda ki paylaşımlarınız kamuoyu nezdinde kurumu zedelerse ileride bir gün sıkıntınız olacak demektir. Sapla samanı ayırabilmek özel bir kabiliyet ister. Çalışan bu önemli ayırımı yapamaz, düşünemez ise o gün gelmiştir. Bel bağlamayın, hangi taraftan olduğunuz hiç önemli değildir. Kurum unutmaz. O samanı yedirir insana. Bunu çok iyi bilesiniz.
Geçenlerde gördük. Bu kar yağışı şehir ve havalimanı yaşamını çok zorlaştırıyor. Hele aprondaki o buzlanma yok mu? Uçaklar kalkmaz. İhtiyatla yürümeye çalışan insanlar bile düşer yerle bir olur. Neden düştü diye de sorulmaz. Sorulsa da cevap alınmaz ve de Devlet işine akıl sır ermez. Hikmetinden sual de olmaz. Sual edersen cevaplayan bulunmaz. Sudan bir neden koyarlar önüne. Laf ola misali, Kar ve buz suyun kristalize olmuş şekli ya. Suyun buza dönüşmesi yeterli nedendir. İşte o hesap.
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele günü hazin bir olayı simgeler. Dominik Cumhuriyeti'nde yaşayan üç kız kardeş, kendilerine, ailelerine uygulanan tüm baskı ve işkenceye karşı mücadelelerini sürdürmüş ve sonunda diktatör Trujillo tarafından öldürülmüşlerdir. Bu trajedi kısa bir sürede Dominik halkının çığlığı haline dönüşmüş ve halkın ayaklanması sonucunda, cani Trujillo öldürülerek ülke diktatörlükle yönetilmekten kurtarılmıştır
Doğru düşmanlar edinin. İş yaşamında bazen arkadaşlarınız ile ve hatta patronunuzla anlaşmazlığa düşmelisiniz – Yanlış okumadınız, düşmelisiniz – bazen kavgaya neden olmalı hatta bazen de kavgayı siz başlatmalısınız. Başarı arttıkça düşmanlarda artar diyor yazar. Türkiye için sakıncalı ama bunu uygulayan bir kişiyi tanıyorum. Üstelik başarılı bile sayılabilirdi. Üstelik bu kitap ortada yoktu o zamanlar. Ancak bu konuların önemli faktörü olan şans sıklıkla onun yanındaydı.
TSHS’nın Sn. yöneticileri, üyelerinizin çıkarları doğrultusunda yazıda tarif edilen bağlam ve boyutta bir siyasi düşünceye uygun hareket etmenizi yadırgamayız. Şart ki işverenin kurum personelini gruplara ayrılmasına, üyeleriniz içerisinde imtiyazlı bir sınıf yaratmasına, genel hak ve hukuk mefhumunun yok farz edilerek kazanılmış hakların kaybına omuz vermeyin. Doğru mu, yanlış mı bilmem ama oldum olası sessiz kalmakla omuz vermek arasında pek bir fark olmadığını düşünürüm.
Çölün sıcağında susuz kalan, dudakları çatlamış biri sürünerek haritada küçücük nokta olarak bile görülmeyen bir vahaya ulaşır ve orada çöl sıcağında iyice ısınmış bir şişe su bularak onu buz gibiymişçesine kana içer. Bu suyun o insana nasıl ve neden buz gibi geldiğini bir an düşünelim ve bu anlatımı iş yerlerimize bir şekilde adapte edelim. Ortada büyük bir susamışlık var. Bu doğru ki dudakları çatlamış çalışanların. Sizce bu insanlar neyin susuzluğunu çekiyor dersiniz?
Tomurcuksuz ağaçların yaygın olduğu gölgelik bir ormanda yaşıyoruz. Güneş yok, büyüme ümidi hiç yok. “TOMURCUK DERDİ OLMAYAN AĞAÇ ODUNDUR ” derler ya. Orman da bu türden çok var. Nasıl mı gelişiyorlar? Sağlıklı ağaç tohumu daha fidanken tomurcuklarını döküp ağırlıktan kurtuluyor. Suni gübre karışımlı toprak desteği, onu ideal kıvama getiriyor. Odunlaştırıyor. Neye mi yarar? Kalan tomurcukları arsız otlara uygulanan zirai işlemle kurutmaya ve kendi unvanını ve gelirini korumaya.
Beddua döner dolaşır kendi başına gelir derler ya. Allah bildiği gibi yapsın deyip geçmek en iyisi. Yine de dilemek gerekir ki bizim her hareketimizi gözetleyen yüce güç bu çirkin insanların yaptıklarını yakınlarına ve çok sevdiklerine ödetmesin. Şayet bu kötü yaratıkların şimdiye kadar yaptıkları ödemeler varsa ve bu sırada olanlar kendilerine büyük bir üzüntü vermişse bile yaşadıklarını daha önce yaptıkları kötülüklerle bağdaştırmazlar. Oysaki en çok bundan korkmalıdırlar.
Bazen kızdığımızda veya birisi bize karşı kötü bir davranış sergilediği ona “ HAYVANLIK ETME “ veya “ VAY HAYVAN VAY “ dediğimiz, sinirimizin tepe yaptığı durumda ise bir adım öte “HAYVAN “ın babasını da yakıştırmamıza dâhil ettiğimiz olmuştur. Belli ki “ HAYVAN ” kelimesini hep tepkisel bir deyiş ve aşağılayıcı bir sıfat olarak kullanırız. Onların bizler için ne düşündüğünü bilmeyiz. Onlar düşünemezler ki? Biz ise düşünebilen cinsteniz. Asırlar öncesi biz insanlar evrim geçirdik ya.
Sivil Havacılık Sektörü mensubu şirketimizin, 2015 yılı için büyük fedakârlıkla kardan zarar ederek uygulayacağı maaş artımı budur. Asgari ücretlilere uygulanan artım biliniyorken, ülke işçilerin gelirleri genelde açlık sınırının altında ve de genç işsizlik oranı bu boyuttayken sizlere daha üst seviyede zam uygulayarak ülke düzenini bozmak ve bir ayrıcalık yaratmak hem bizi, hem de sizi utandıracaktır. 2015 yılında da GİDEN GİDER, KALAN SAĞLAR VE KAPIDA İŞ BEKLEYENLER BİZİMDİR.
Beş sene önce çalışanların işe devamları konusunda 4. 6’lık bir oranla Avrupa birincisiydik. Aslında bu birinciliği çalışanlara değil devletin sağladığı desteğe, yöneticilerimizin fedakârlıklarına ve yarattıkları özel şartlarla eşsiz vizyonlarına borçluyduk. O şartlar bu günde aynen devam ettiğine göre söz konusu araştırma güncellense de aynı sonucun alınacağı mutlak. Evet, saygıdeğer yöneticilerimiz, Türkiye sizlerle gurur duyuyor. Tabii ki tüm çalışanlarımızda.
Yukarıdan dünyayı seyreden ŞEYTAN bir bulutun üzerinde uyurken rüzgâr sertleşmiş. Şeytanın üzerinden üç tüy düşmüş dünyaya. Biri PARA’ ya diğeri MEVKİ’ e, üçüncüsü İHTİRAS’ın üzerine konmuş. Para ve Mevki’e konan tüyler kime ne fayda sağlayacağını zaten bilirmiş. İhtiras tüyünün konduğu insan sonuçta diğer iki tüye de sahip olacağına eminmiş. Çoğalmışlar zamanla. Alemde bu üçlü YALAKA veya DALKAVUK diye anılmaya başlanmış. O gün bu gün şeytan’a dünyada yapacak hiç bir iş kalmamış.
Fıkra bu ya; Şirkette çalışanların maaş alırken imzaladıkları kâğıtta patronun bir mesajı yazılıymış." Maaşlarınız tamamıyla sizinle patron arasında özel bir konu olup miktarı sizden başka hiç kimse bilmemelidir” Notu okuyan yeni eleman parasını alıp kâğıdı imzalarken bu cümlenin altına bir iki satır yazmış. “ Takdir edilen maaşın tarafı olmam ve kabulümden ötürü ben de en az sizin kadar utanç içindeyim. Bu nedenle kimseye maaşımın tutarından bahsetmeyeceğime lütfen inanınız.”
Sistemin adamları politik yaşamda, iş yaşamında her yerde sıkışacak bir köşe bulurlar kendilerine. Sıkışırken de kendilerine daha geniş yer açmak için etrafındakileri yaralar, berelerler. Hani bir sandalyeye iki kişiyi oturtmaya kalkarsanız biri kendine yer açmak için diğerini poposu ile ite ite yere düşürür ya. İşte o misal. Sıkışırlar, kendilerine köşe bulurlar dediğime bakmayın, inanılmaz büyük yer kaplarlar sistem içinde. Önemlidirler. Sizin şirkette birkaç örneği yok mu?
Terfi eden, yönetici olarak atanan çalışanın maaşı ve kendisine tanınan sosyal imkânlar artar, belki sekreteri de olur, Özel araç mı? Mümkün. Seçilen bu insan şimdi yönetici olmuş mu dur? Hayır, Çalışanların onu benimseyerek, kişiliğine güven ve bilgisine saygı duydukları, onun arkasından gidilmeye değer bir insan olduğunu anladıkları zaman atanan insan yönetici olmuş demektir. Demek ki esasta terfi onayını patronlar değil çalışanlar veriyormuş. Bunu hiç düşündünüz mü?
Tabii ki bu tür uğraşlar kişisel değildir ve de olmamalıdır. Galiba bizim sektör için en zor olanda çalışanların bir araya gelerek hep birlikte düşünmeleri verdikleri kararı müştereken uygulamaya koymaları ve çıkışa doğru hep birlikte ilerlemeleridir. Buda hayalle kapı komşusu bir düşünce. Benim düşüncem. Bu becerilebilseydi zaten içinde bulunulan durum böyle olmazdı. Daha doğrusu mevcut işsizliğe rağmen çalışanı üzen belirli konularda böyle uç noktada olunmazdı. Ne dersiniz?
Bu araştırmada İngiltere Tıp Araştırmaları Konseyi, Swansea Ünv. Araştırma ekibi, Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi ile İngiliz Surrey Uyku Merkezi yer aldı. On yıldan fazla vardiyalı çalışanların beyninin ( + ) 6,5 yıl yaşlandığı, bilişsel becerilerdeki gerileme etkisinin iş hayatının sonlanmasını takiben en az 5 yıl sürdüğü ve vardiyalı çalışmanın kalp, damar hastalıkları, kanser riskini artırması yanında MS hastalığı ile doğrudan bağlantı olduğu da belirlendi.
Karaman Ermenek’teki maden de yöneticisi yaşananın “araba kazasından farkı yok” buyurdu. Ne kadar ciddiye alırsınız bilemem ama Burhan Kuzu Beyefendi kendine yakışır bir adım atarak olayın bir tabii afet “olduğunu ortaya atmışlar. Bundan cesaret alan maden işletmesinden de süratle aynı mealde açıklama geldi. Allahtan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız yaşananın bir afet olmadığını söyledi ve “afet olmayan bir olayda bir ihmal vardır” diyerek bu saçmalıkları noktaladı.